ABD anayasasına göre ABD başkanı seçilebilmenin ilk koşulu ABD sınırları içinde doğmuş olmak, dünyaya gelmek...

Donald Trump "Barack Obama Kenya ya da Endonezya'da doğdu..Yani anayasa kuralını çiğneyerek ABD başkanı oldu" demişti...

Barack Obama ABD sınırları içinde Hawaii'de doğduğunu kanıtladı...

400+ milyar dolarlık servetine rağmen Güney Afrika doğumlu 11 çocuk babası Elon Musk ABD başkanı seçilme hakkına sahip değil!;

Bakalım ABD başkanı da seçilmek isteyen Musk ABD anayasasındaki bu kuralı iptal ettirmeyi başarabilecek mi?

Elon Musk: “Bence uygarlık için en büyük risklerden biri düşük doğum oranı ve hızla düşen doğum oranıdır. Eğer insanlar daha fazla çocuk yapmazsa, medeniyet çökecek, sözlerimi not edin” dedi...

Profesör Doktor, tarihçi Erhan Afyoncu da geçtiğimiz günlerde şunları söylemişti:

"Şu anda doğurganlık hızı dediğimiz 1 aileye düşen çocuk sayısı Türkiye'de 1,51'e düştü. İstanbul'da bu 1'e düşmüş durumda. Ben 2 yıldır şunu söylüyorum; Türkiye bir kabusa gidiyor.

Böyle giderse ne olur ben açık ve net söyleyeyim. Anadolu’da yaşlı bir Türk nüfus olur. Kendisini toparlayamazsa da bu topraklardaki yaşama kabiliyetini kaybeder. Bu çok ciddi bir risk! Bu bir beka sorunudur.

Kabusa gidiyoruz. Şöyle düşünün; 2023'te binde 1.1'e düşmüştü nüfus artış hızımız. 1990'da 2,1'di. Yani yüzde 2'den binde 1'e düştük, TÜİK'in son açıkladığı verilere göre binde 3,1'e çıktık. Bu çok ciddi bir tehdit, savaştan daha önemli bir tehdit.

Benim kanaatim şu; dünyanın farklı yerlerinden varlıklarını devam ettirme şansı kalmayan Türkleri, Türkiye’ye getirmeliyiz. Mesela Çin’deki Uygur Türkleri gibi. Türkiye belli ölçüde Türklerden göç almak zorunda.

İsrail ne yapıyor? Nüfus planlamasını 3,1’e sabitlemiş. Çocuk doğurganlığı olmadığı zaman Yahudi göçü alıyorlar. 3,1’i sağlamak için. Bu öyle bir anda milyonlarca göçmen değil. Milyonlarca göç alırsanız yönetemezsiniz. Birincisi Türkler gelecek, bir de Türkiye'nin nüfusunun yenilemesi için gerekli 2.1’i sağlayacak kadar göç gelecek.

Bunu Türkiye hesaplayacak ve planlayacak. Nüfus pramidi terse dönerse bir kere çalıştıracak insan bulamıyorsun. Atatürk de yaptı bunu. Değişik yerlerdeki Türkler gelip Türkiye’ye yerleşti. bu zaman zaman da yapıldı. Senede 100 bin olur 200 bin olur. Türk nüfusunu dinamik halde tutmalıyız."

DÖNELİM ELON MUSK'A

Elon Musk ve Hükümet Verimlilik Bakanlığı'ndaki (Department of Government Efficiency) ekibi ABD devletinin günde 4 milyar dolar tasarruf etmesini hedefliyor...Bence bunu başaramayacaklar!

GAZZE VE GRÖNLAND'A EL KOYMA PLANI

1898 İspanya-ABD savaşında, 1917-1918'de dünya savaşında ve 1941-1945 arasında ABD ordusunun Alman ve Japon ordularını etkisiz hale getirmesiyle ABD küresel güç haline gelmişti...ABD bu ünvanını 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde de sürdürmek istiyor...

İngiltere'nin 19. yüzyılda kurduğu ve Hitler'in yıktığı imparatorluğunun bir benzerini kurmak 47. ABD başkanı Donald Trump'ın hayallerini süslüyor...

ABD 1867'de Alaska'yı Rusya'dan satın almıştı... Alaska yüzölçümü 1.723.000 kilometrekaredir ve Türkiye'nin yüzölçümünün iki katı büyüklüğündedir...

Petrol, doğalgaz ve uranyum zengini Grönland, ‘kritik hammaddeler' olarak kabul edilen 34 mineralden 25'ine sahip olduğundan, ABD Grönland'ı da satın almak istiyor...

Grönland'ın yüzölçümü 2.166.000 kilometrekaredir...

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı'na (UNCTAD) göre Filistin topraklarında bugüne kadar değerlendirilmemiş bir gaz ve petrol potansiyeli olduğunu aktarıyor.2019 tarihli UNCTAD raporuna göre bölgede 3 milyar varillik bir rezerv olduğu düşünülüyor.

Raporda "Jeologlar ve doğal kaynaklar üzerine çalışan ekonomistler İşgal Altındaki Filistin Toprakları'nın önemli petrol ve doğal gaz rezervleri üzerinde bulunduğunu teyit ediyor. Bu rezervlerin bir kısmı Batı Şeria'da, bir kısmı da Gazze Şeridi açıklarındaki denizin altında" ifadeleri yer alıyor.

Doğu Akdeniz'deki Levant Havzası'nda ise 2017 fiyatlarıyla 453 milyar dolarlık doğalgaz ve 71 milyar dolarlık petrol olduğu da raporda yazıyor.

ABD başkanı Donald Trump'ın en ünlü sloganını hatırlayın: "Make America Great Again -MAGA"

Donald Trump, Gazze’nin “Monaco’dan, Fransız Riviera'sından (Güney Fransa) ve Miami'den daha güzel bir lüks tatil cenneti haline getirilebileceğini söyledi...

Trump kendisine 100 milyon dolar veren Yahudi milyarder bayan Miriam Adelson'a verdiği sözü tuttu...Adelson Trump'a "İsrail'in menfaatlerini her şeyin üstünde tutmaya söz vereceksin" demişti...

Öte yandan İsrail Hamas, Hizbullah ve İran'la tarihinin en büyük ve topyekün savaşına hazırlanıyor... İngiltere ve ABD'den on milyarlarca dolarlık silah, cephane, roket, SİHA (Silahlı İnsansız Hava Aracı), mühimmat, patlayıcı,beton delici laser güdümlü akıllı roket İsrail'e yollanıyor şu sıralarda...

İsrail 1979'da kurulan İran Molla diktatörlüğünü yıkmaya çalışacak! Netanyahu kararını verdi bile...Şu an savaş hazırlıkları sürüyor!

İsrail'in Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Danny Dannon, Hamas'ın muhtemelen İsrail'in taleplerini kabul etmeyeceğini ve bu yüzden savaşa devam etmek zorunda kalacaklarını söyledi.

Birleşmiş Milletler geçen yıl yayımladığı raporunda, İsrail'in ablukayı sürdürmesi halinde Gazze'nin savaş öncesi ekonomik düzeyine kavuşmasının 350 yıl alacağının öngörüldüğünü açıklamıştı. Yeniden inşa çalışmalarının da 80 milyar dolara mal olacağı aktarılmıştı.

ABD'nin Orta Doğu Temsilcisi Steve Witkoff, Gazze'de en az 10 yıl boyunca yaşamanın mümkün olmayacağını söyledi... Witkoff "Herkes bölgede barış görmek istiyor ve bu da Filistinliler için daha iyi bir hayat demek" dedi.

Jared Kushner & Benjamin Netanyahu & Donald Trump & Israel Katz planında Filistinlilerin Suudi Arabistan, Endonezya,Arnavutluk, Bosna Hersek, Ürdün, Mısır, İrlanda, Norveç,İspanya ve Negev Çölüne kovulması öngörüldü...

Türkiye, Çin, Rusya, BAE, Almanya, Katar, Arnavutluk, Umman, Fransa, Suudi Arabistan, Mısır, Kuzey Kore,İrlanda, İspanya, Norveç, Avustralya ve Ürdün bu plana karşı...

Trump, ABD’nin Gazze’nin yeniden inşasını devralacağını ve gerekli görülmesi halinde “güvenlik” için Amerikan askerlerinin bölgeye konuşlandırılabileceğini söyledi...

Bir çeşit ve çok geniş kapsamlı "etnik temizlik" planı bu...

Trump Gazze’nin yeniden inşasının ardından bölgenin, hem Filistinlileri hem de dünyanın farklı yerlerinden insanları barındıracak bir bölgeye, “Ortadoğu’nun Rivierası'na” dönüştürüleceğini söylemişti.

Trump Gazze'den kaç kişinin başka bir yere yerleştirilmesi gerektiği sorusuna ise "tamamı,tümü" diye cevapladı...

Gazze'de iki buçuk milyon Filistinli yaşıyor...

Trump Gazze'yi ziyaret ihtimali sorulduğunda "İsrail'e aşığım. Oraya gideceğim ve Gazze'ye gideceğim ve Suudi Arabistan'a gideceğim ve Orta Doğu'nun dört bir yanındaki her yere gideceğim. Orta Doğu inanılmaz, çok canlı bir yer , müthiş insanların yaşadığı çok güzel yerlerden yalnızca biri. Her yere davet ediliyorum, sadece ama bazılarına gideceğim" dedi.

İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, İrlanda, İspanya ve Norveç'in Gazze halkını kabul etmelerinin yasal sorumlulukları olduğunu iddia etti...Katz'ın hedef aldığı İrlanda, İspanya ve Norveç koordineli bir diplomasiyle 28 Mayıs 2024'te Filistin'i devlet olarak tanımıştı.

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Donald Trump'ın Gazze'nin geleceğine ilişkin sözünü söylediğini belirterek, "Filistin devleti yönündeki tehlikeli düşünceyi tamamen bitirme aşamasındayız" dedi...

Benjamin Netanyahu Trump'ı "İsrail'in Beyaz Saray'da sahip olduğu en büyük dostu" diye niteleyerek, plandan memnuniyet duyduğunu belirtti.

Netanyahu Trump'a "İsrail'in Beyaz Saray'daki en büyük dostusunuz..."

Donald Trump'ı yeni döneminde ziyaret eden ilk yabancı lider olan İsrail Başbakanı Netanyahu konuşmasında Trump'ı "İsrail'in Beyaz Saray'da bugüne kadar ki en büyük dostusunuz" diye övdü.

Trump'ın iki hafta içinde, İsrail'in çıkarlarına hizmet eden icraatlarını sayan Netanyahu sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunlar sadece iki haftada oldu, bir de dört yılda olacakları hayal edebilir misiniz?"

Netanyahu, Trump'ın Gazze için farklı bir gelecek hayal ettiğini ve bunun da "tarihin akışını değiştirebileceğini" söyledi.

"İsrail savaşı zaferle sonlandıracak" diyen Netanyahu, bunun ABD için de bir zafer olacağını belirtti.

İsrail Başbakanı Netanyahu, “Suudiler, Suudi Arabistan'da bir Filistin devleti kurabilirler; orada çok toprakları var” dedi.

Netanyahu, Suudi Arabistan ile normalleşme için bir Filistin devletinin gerekli olup olmadığı sorulduğunda bu fikri “İsrail'e yönelik bir güvenlik tehdidi” olarak nitelendirerek reddetti; “Özellikle de bir Filistin devleti. 7 Ekim'den sonra mı? Bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Bir Filistin devleti vardı, adı Gazze'ydi. Hamas tarafından yönetilen Gazze bir Filistin devletiydi ve bakın başımıza neler geldi?" diye konuştu.

İsrail Başbakanı daha sonra “İsrail ve Suudi Arabistan arasında barışın sadece mümkün olduğunu değil, gerçekleşeceğini de düşünüyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "İki devletli çözüm" çağrısı yaparken, Gazze'de ilan edilen ateşkesin muhafazası için herkese büyük sorumluluklar düştüğünü söyledi... Erdoğan, "Uluslararası toplum olarak iki devletli çözüm için gayretlerimizi sürdürmeliyiz" dedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan konuyla ilgili açıklamasında, "Gazze'yle ilgili tehcir meselesi ne bölgenin ne bizim kabul edeceğimiz bir durum değil. Bunu düşünmek bile bence kötü, abesle iştigal" ifadesini kullandı.

Fidan, "Gazze'nin kendi halkını denklem dışı bırakmaya çalışan, ister yerleşim açısından ister yönetim açısından, bütün inisiyatiflere karşıyız" dedi.

Netanyahu'nun İsrailli rehineleri kurtardıktan sonra Gazze'de tekrar savaşı başlatmak yönünde bir girişimi olabileceğini ifade eden Fidan, "Burada garantör olan ülkelerin tavır koyma, yaptırım uygulama durumları olabilecek mi ona bakacağız" dedi.

İsrail ile diplomatik ilişkiler ve ticaret konusunda "Filistinlilerin öldürülmesi durursa, şartların iyileştirilmesine yönelik tedbirler geliştirilirse Türkiye de buna paralel olarak aldığı kararları gözden geçirir" diye konuştu.

Bakan Fidan, "Filistin partilerinin ortak bir çatı altında toplanıp meselelerini bir uzlaşmayla çözmesi, onlara destek veren bizim gibi ülkelerin işini daha da kolay hale getirebilir" dedi.

Suudi Arabistan, Trump’ın açıklamalarının ardından iki devletli çözüme bağlılığını yineleyerek, bu gerçekleşmeden İsrail’le normalleşme sürecine dönmeyeceğini duyurdu...

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı "Filistinlileri topraklarından sürmeye yönelik her türlü girişimi reddettiğini" açıkladı. Bakanlık, bir Filistin devleti kurulmadan İsrail ile ilişki kurmayacağını kaydetti.

Suudi Prensi Turki El-Faysal'ın Donald Trump'a mektubu:

"Filistinliler Gazze'den ayrılacaklarsa, evlerine ve İsrailliler tarafından zorla sürgün edildikleri veya kaçtıkları Hayfa, Yafa ve diğer şehirlere dönmelerine izin verilmelidir."

Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan'ın başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına yönelik yorulmak bilmeyen çalışmalarını durdurmayacağını ve bu olmadan İsrail ile diplomatik ilişkiler kurmayacağını vurguladı.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman bu kararlı tutumunu 11 Kasım 2024 tarihinde Riyad'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşikilatı (İİT) - Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi’nde de dile getirmiş, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasına yönelik çabaların devam edeceğini teyit etmiş ve Filistin topraklarındaki İsrail işgalinin sona erdirilmesini talep etmiştir.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, daha fazla barışsever ülkeyi Filistin devletini tanımaya ve Filistin'in Birleşmiş Milletler'e (BM) tam üyelik için uygun görülmesi suretiyle BM Genel Kurulu kararlarında ifade edildiği üzere Filistin halkının haklarını desteklemek üzere uluslararası toplumu harekete geçirmenin önemine dikkat çekmiştir.

Benjamin Netanyahu, Suudi Arabistan'a yanıt verdi:

Suudi Arabistan istiyorsa, Filistin devletini kendi toprakları üzerinde kurabilir...İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Suudi Arabistan'ın Tel Aviv ile normalleşme için Filistin devletinin kurulması şartına atıfta bulanarak, "Filistin devleti istiyorlarsa bunu Suudi Arabistan'da kurabilirler..." dedi.

Netanyahu, resmi ziyaret için bulunduğu Washington'da İsrail'in Kanal 14 televizyonuna gündeme dair açıklamalarda bulundu. Filistin devletinin kurulmasını kabul etmeyeceğini dile getiren Netanyahu, "Filistin devletinin kurulmasının Hamas'a zafer, İsrail'e ise yenilgi olacağını" savundu.

Suudi Arabistan'ın İsrail ile normalleşme için bağımsız Filistin devletinin kurulması şartı sunmasına ilişkin görüşü sorulan Netanyahu, "Filistin devletini çok istiyorlarsa bunu Suudi Arabistan'da kurabilirler. Suudi Arabistan çok geniş topraklara sahip" ifadesini kullandı.

Netanyahu, Filistin devletinin kurulması şartıyla herhangi bir ülkeyle normalleşmeyi kabul etmeyeceğini dile getirerek, "İsrail devletini tehlikeye atacak bir anlaşma yapmayacağız" dedi.

ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan'ın İsrail ile normalleşme için Filistin devletinin kurulması şartından vazgeçtiğini iddia etmişti.

Bu açıklamadan kısa süre sonra Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, Trump'ın iddiasını yalanlayan yazılı bir açıklama yaparak, Filistin devletinin kurulması konusundaki tutumunun kesin ve sarsılmaz olduğu ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın da bu tutumu hiçbir koşulda yoruma yer vermeyecek şekilde açık ve net bir biçimde teyit ettiği belirtilmişti.

İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, ülkesinin iki devletli çözüme olan bağlılığını yineledi. Lammy, "Filistinlilerin Gazze ve Batı Şeria'daki vatanlarında yaşadıklarını ve refaha kavuştuklarını görmeliyiz" dedi.

Fransa Dışişleri Bakanlığı, "Gazze'deki Filistinli nüfusun zorla yerinden edilmesine" karşı olduğunu tekrarladı ve bölgenin üçüncü bir tarafça kontrol edilmemesi gerektiğini söyledi. İki devletli bir çözümün İsrailliler ve Filistinliler için "uzun vadeli barışı garanti edebilecek tek çözüm" olduğu vurgulandı.

İrlanda Dışişleri Bakanı Simon Harris, Trump'ın ABD'ye ait bir Gazze'nin "Orta Doğu'nun Rivierası" olacağına yönelik önerisinin "çok endişe verici" olduğunu söyledi. İrlanda ve Avrupa Birliği'nin odak noktasının hala İsrailliler ve Filistinliler için iki devletli bir çözüm olduğunu söyledi.

Rusya ise özellikle Tartus ve Lazkiye'deki askeri varlığını korumak için Suriye'nin yeni yönetimiyle anlaşmaya varmanın yollarını ararken, Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov, Orta Doğu'da bir çözümün ancak iki devletli bir çözümün hayata geçirilmesiyle mümkün olabileceğini söyledi.

Peskov, Filistin meselesinin ancak iki devletli bir temelde çözülebileceğini belirterek, "Bunun tek seçenek olduğunu düşünüyoruz" dedi.

Peskov, başkent Moskova'da gazetecilere, gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu.ABD Başkanı Donald Trump'ın, ABD'nin "Gazze Şeridi'ni devralacağı, Filistinlilerin de Gazze'den ayrılmaktan başka seçeneklerinin olmadığı" yönündeki açıklamasını değerlendiren Peskov, şöyle konuştu:

"Orta Doğu'daki (Filistin) meselenin çözümüne ilişkin pozisyonumuz iyi biliniyor. Mesele ancak iki devletli bir temelde çözülebilir. Bu tez, Birleşmiş Milletler'in (BM) kararlarında yer alıyor ve birçok ülke tarafından destekleniyor. Bundan yola çıkıyoruz. Bunun tek seçenek olduğunu düşünüyoruz. Trump'ın bu açıklamalarını duyduk. Bununla birlikte Umman, Ürdün ve Mısır'ın da bu fikrin kabul edilemez olduğu yönündeki açıklamalarını duyduk. Şimdilik Orta Doğu'da olanlara bu şekilde bakıyoruz."

Trump'ın, "İran'a maksimum baskı" politikasını yeniden hayata geçirecek başkanlık kararnamesini imzalamadığına dikkati çeken Peskov, İran ile ilişkileri sürdüreceklerini belirterek, "İran ortağımız. Çeşitli alanlarda çok yönlü işbirliğimiz sürüyor. İlişkilerimizi sürdüreceğiz ve geliştireceğiz" şeklinde konuştu.

Peskov, Trump yönetimiyle temasların bazı kurumlar aracılığıyla sürdüğü bilgisini paylaşan Peskov, "Temaslar son zamanlarda yoğunlaştı. Başka detay paylaşamam" ifadelerini kullandı.

Peskov, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky'nin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmeye hazır olduğu yönündeki açıklamasına ilişkin, "İsteğin bir şeye dayanması gerekiyor. İstek, Zelensky'nin Rusya ile müzakereleri yasaklama yönündeki kararına dayalı olamaz. Şimdilik bunlar boş açıklamalar" dedi.

Zelensky’nin görev süresinin sona erdiğini söyleyen Peskov, buna rağmen Rus tarafının müzakerelere açık olduğunu söyledi.

Peskov, Zelensky'nin Ukrayna'ya nükleer silah verilmesi gerektiği yönündeki açıklamasını ise "delilik" olarak tanımladı.

Peskov, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun çok kutuplu dünya düzeninin, bugünün gerçeği olduğu yönündeki açıklamasını memnuniyetle karşıladıklarını ve bunun Rusya'nın yaklaşımıyla uyumlu olduğunu dile getirdi.

Çin ve Avustralya da iki devletli bir çözümün gerekliliğini vurguladı.Yani Filistin devletine desteğini beyan etmiş oldu...

ABD'ndeki Arap Amerikan Enstitüsü'nün başkanı James Zogby açıklamasında Trump’ın Gazze planına dair şunları söyledi: "Bunlar tehlikeli, kışkırtıcı, yasadışı ve Filistinlilerin ihtiyaçlarına karşı duyarsız sözler. Bölgeyi bilen herkes Filistinlilerin buradan ayrılmayacağını anlar. Eğer bir yere gitmek istiyorlarsa, bu 1948'de kovuldukları İsrail'deki köylerine geri dönmek olacaktır."

Trump’ın planına ABD Cumhuriyetçi Partisi içinden de itirazlar geldi. Ailesi Filistin kökenli olan eski Kongre üyesi Justin Amash, salı günkü açıklamasında şu ifadeleri kullandı: "ABD, Müslümanları ve Hıristiyanları Gazze'den zorla çıkarmak için asker gönderirse, o zaman ABD sadece başka bir pervasız işgale saplanmakla kalmayacak, aynı zamanda etnik temizlik suçu işlemiş olacaktır. Vicdan sahibi hiçbir Amerikalı bunu kabul etmemelidir."

ABD California'dan Temsilciler Meclisi Üyesi Eric Swalwell ise "ABD Gazze'yi işgal mi edecekmiş? Sonu gelmeyen savaşlara girmeme sözü verilmişti. Ama yanlış saymıyorsam Grönland, Kanada, Panama Kanalı ve şimdi de Gazze'yi işgal ediyoruz" ifadelerini kullandı.

ABD Kongresi'nin tek Filistinli Amerikalı üyesi Rashida Tlaib ise Trump'ı "Açıkça etnik temizlik çağrısı yapmakla" suçladı.

Birleşmiş Milletler (BM) Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal, şöyle konuştu:

"Trump'ın mantığını tarihsel olarak uygularsanız, Londra yeniden inşa edilmezdi, Dresden yeniden inşa edilmezdi, Tokyo yeniden inşa edilmezdi."

Uluslararası Ceza Mahkemesi - International Criminal Court Kasım 2024'te iki İsrailli yetkili şahıs(Benjamin Netanyahu ve Yoav Gallant) hakkında 7 Ekim 2023 sonrasında Gazze'de etnik temizlik yaptıkları, sivil halkı topluca katlettiklerii "savaş suçları işledikleri" gerekçeleriyle tutuklama kararı çıkarmıştı.

ABD ve Türkiye bu mahkemeyi tanıyan ülkeler arasında değil.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) üyesi 124 ülkeden 79'u ABD’nin mahkemeye yönelik yaptırım ve cezalandırma kararına karşı ortak bir bildiri yayımladı.Destek bildirisinde 79 liderin imzası var...

Bildiriye Almanya, Fransa, Belçika, Kanada, Hollanda, İspanya, İsveç, Norveç ve İsviçre gibi ülkeler imza atarken, İngiltere, Çekya, Japonya ve Avustralya’nın bildiriyi imzalamaması dikkat çekti.

UCM kararına göre Gazze'de savaş suçları işleyen İsrailli iki yönetici Netanyahu ve Gallant, mahkemeyi kuran Roma Statüsü’ne taraf olan 124 ülkeden herhangi birine seyahat etmeleri halinde tutuklanma riskiyle karşı karşıya kalacak.

Trump ilk başkanlık döneminde de Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) yönelik yaptırım kararı almıştı. 2020'nin Temmuz ayında Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Afganistan'da ABD güçlerinin savaş suçu işleyip işlemediğini soruşturmasının ardından yaptırım uygulanmıştı.Trump yönetimi o dönemde Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni (UCM) ABD'nin milli egemenliğini ihlal etmekle suçlamış, Mahkemeye, bu soruşturmada destek verecek herkesi de "yaptırımla" tehdit etmişti.

İRAN CEPHESİ

İran 2022 yılında petrol satışlarından toplam 54 milyar dolar gelir elde etmişti.

Şu sıralar atom bombası üretme planına hız veren İran'ın dini lideri Ayetullah Hamaney ABD/İran görüşmeleri fikrini reddetti

"ABD ile müzakere etmek akıllıca değildir, onurlu değildir ve ülkemizin sorunlarını çözemez.Biz birçok taviz verdik, ancak Amerikalılar anlaşmanın kendilerine düşen kısmını yerine getirmede başarısız oldular.”

SURİYE CEPHESİ

İsrail Suriye'nin su kaynaklarını elinde tutuyor ve bunları elinde tutmaya devam edecek...

Türkiye'nin terörist oluşum olarak tanımladığı SDG ABD-İsrail ikilisinden aldığı destekle Suriye'nin beşte birini kontrol ediyor...Petrol, tarım ve su kaynakları SDG'nin elinde...

YUNANİSTAN CEPHESİ

Yunanistan Türk ordusunun Fransız füze üreticisi MBDA şirketinden Meteor füzeleri satın almasını engelleme çabası içinde...

NOTLAR:

İsrailli liderlerin (özellikle ülkeyi kuran ve ülkeyi kurarken anayasada laiklik ilkesine yer vermeyen David Ben Gurion'un) 1955'teki hayali 2025'te gerçeğe dönüştü...Yıllık 2 buçuk trilyon dolar gelir elde eden 450 milyonluk Arap dünyasında İsrail-ABD ittifakını tehdit edebilecek herhangi bir askeri güç kalmadı...

1949 yılında İsrail'i tanıyan ilk Müslüman ülke olan Türkiye'nin Tel Aviv'de büyükelçiliği bulunuyor.

İsrail Başbakanı Netanyahu, "Elimiz Ortadoğu'nun tamamına uzanıyor, şimdi haritaları değiştiriyoruz, bize katılan kazanır...Ellerimiz dünyanın her yerine ulaşıyor" dedi...

Netanyahu yıllar yılı Gazze'deki Filistinli liderlere Katar'ın para akıtmasına göz yumdu...Netanyahu Filistinli liderlerin bol parayla tanıştıktan sonra terörizm yöntemini terk edeceklerine inanıyordu...

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich İsrail ordusu Suriyedeki Hermon Dağı'nı işgal ettikten sonra, Tevrat'taki haritanın şüphesiz Suriye topraklarını da kapsadığını söyledi.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar İsrail'in hem Türkiye hem de İran tarafından "zulüm gördüklerini" söylediği Kürtleri "doğal müttefik" olarak görmesi ve onlarla ve Ortadoğu'daki diğer azınlıklarla bağlarını güçlendirmesi gerektiğini söyleyerek Türkiye'yi de hedef aldı...

Almanya vatandaşlık testinde, başvuranlardan İsrail'in var olma hakkını açıkça kabul etmesini isteniyor...

İsrail ordusu, 365 kilometrekarelik Gazze'deki Hamas tünellerini deniz suyuyla doldurarak Hamas'ı yok etme planına hız verdi...

Ekim 1973'te ABD Türkiye'den İsrail'le savaşan Arap ülkelerine Rusların silah ve cephane yollamasına engel olmasını istedi ve istediğini aldı...Türkiye hava sahasını Arap ülkelerine silah,cephane, mühimmat taşıyan Rus uçaklarına kapattı...

TÜRKİYE CUMHURİYETİ 1930'LARDA ABD YAHUDİLERİNİN DESTEĞİNİ ELDE ETMİŞTİ

ABD Yahudileri 1934-1944 döneminin Türkiye Cumhuriyeti Washington büyükelçisi Mehmet Münir Ertegün (1883-1944) ile çok yakın ve çok sıcak ilişkiler kurarken, Ertegün ABD başkanı Franklin Delano Roosevelt'in dostluğunu kazanmıştı...

Münir Bey Washington’a atandıktan kısa bir süre sonra kendisini uzun süre uğraştıracak olan “Musa Dağ’da Kırk Gün” adlı film projesiyle meşgul olmak zorunda kaldı. Hollywood’daki Metro-Goldwyn-Mayer adlı film şirketi, Mayıs 1934’te Franz Werfel’in bu romanının film yapım haklarını satın aldığını duyurmuştu...

Adolf Hitler'in "Dünya savaşında (1914-1918) Almanya'nın ve Avusturya'nın müttefiği olarak savaşan Türklerin ülkesinde Ermeni azınlık 1915'te Ruslar, İngilizler ve Fransızlar lehine Osmanlı İmparatorluğuna karşı isyan hareketi başlattı...Osmanlı ordusu da onları topluca Suriye çöllerine sürgün etti ve Ermenileri Anadoludan Suriye çöllerine doğru yürümeye zorladı...Ermenileri bugün hatırlayan mı var? " dediği iddia edilmiştir...

Serra Yılmaz Emine Uşaklıgil'in yazıya döktüğü anıları "Şimdilik Bu Kadar"da "Tesadüfen "Musa Dağ'da Kırk Gün" kitabını (ilk yayınlandığı tarih: 1933) elime aldım...Ermeni meselesini keşfetmem bu kitap aracılığıyla oldu ve bu bende çok büyük üzüntü yarattı yarattı...Çok gözyaşı döktüm bunu keşfettiğimde...Derinden sarsıldım," diyor..."

(Emine Uşaklıgil, Türk yazar, gazetecidir. Sultan Vahdettin'in torunu Prens Ahmet Rıfat İbrahim'in eski eşidir. Emine Uşaklıgil, Halit Ziya Uşaklıgil'in ve Cumhuriyet Gazetesi kurucusu Yunus Nadi'nin torunu, Kopenhag, Kahire, Washington ve Paris'te büyükelçilik yapmış Bülend Uşaklıgil'in kızıdır)

Musa Dağ’da 40 Gün” dönemin en büyük film şirketi Metro Goldwyn Mayer’in yapımlarının başındaki Irving Thalberg tarafından dev bir prodüksiyona dönüştürülecekti…Clark Gable’ın baş rolünde olacağı “Musa Dağ’da 40 Gün” filmini Washington Büyükelçimiz Mehmet Münir Ertegün durdurmuştu! Münir Bey bu film projesini rafa kaldırabilmek için iki yıl uğraşmış ve çok çeşitli görüşmeler yapmıştı...

1934’ten 11 Kasım 1944’te kalp krizi geçirerek vefat edene kadar 10 yıl boyunca Washington’da Türkiye Büyükelçiliği yapan Mehmet Münir Ertegün (1883 doğumlu; Lozan Anlaşmasını yapan Türk heyetindede görev almıştı) etkili ve sıcak kanlı kişiliğiyle 1932, 1936, 1940 ve 1944’te ABD Başkanı seçilen (dört kez ABD Başkanı seçilen tek ABD vatandaşı olan) Franklin Delano Roosevelt’e (1882-45) yaklaşarak, ABD’nin en güçlü kişisiyle dostluk kurmayı da başaracaktı…

Mustafa Kemal Atatürk’ün büyükelçisi olduğu dönemde Mehmet Münir Ertegün kişisel girişimleriyle, Anadolu’daki 1915 Ermeni kıyımlarını konu alan Franz Werfel’in (1890-1945) “The Forty Days of Musa Dagh-Musa Dağ’da Kırk Gün” (1933) adlı romanının beyazperde haklarını yirmi bin dolara satın alan o dönemin en büyük film yapımevi ve dağıtımcısı Metro Goldwyn Mayer’in (şirket Yahudi asıllı Amerikalılar tarafından yönetilmekteydi) romanı o dönemin en büyük film yıldızı Clark Gable’ı baş rolde oynatarak dev bir film prodüksiyonuna dönüştürmesini durduracaktı…

Clark Gable, “It Happened One Night-Bir Gecede Oldu”daki (1934) oyunculuğuyla OSCAR kazanmış ve “Mutiny on the Bounty-Denizde (Bounty’de İsyan) İsyan” (1935) ve “Gone with the Wind-Rüzgar Gibi Geçti”yle de (1939) OSCAR adaylığına ulaşmıştı…

Adolf Hitler’in Almanyasında yasaklanan “Musa Dağ’da Kırk Gün” 1934’ten itibaren ABD’de çok satan roman haline dönüşmesine rağmen Metro Goldwyn Mayer, Washington’da Mehmet Münir Ertegün’ün temsil ettiği Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’sinin ricalarını kırmayarak 1936’da “Musa Dağ’da Kırk Gün”ü beyazperdeye uyarlamayacağını ilan etmişti…

1944’te vefat eden Mehmet Münir Ertegün’ün naaşından geriye kalanlar ABD’nin Japonya’yı kayıtsız şartsız teslim aldığı anlaşmanın Ağustos 1945’te güvertesinde imzalandığı USS Missouri savaş gemisiyle büyükelçinin vefatından yaklaşık 17 ay sonra 5 Nisan 1946’da İstanbul’a getirilmişti.

Mehmet Münir Ertegün’ün oğulları Nesuhi Ertegün (1917-1989) ve Ahmet Ertegün (1923-2006), besteci Arif Mardin’i de (1932-2006) aralarına alarak ABD müziğini sonsuza kadar değiştirecek olan Atlantic Müzik Şirketi Efsanesi’ni yaratacaklardı…

Robert Greenfield Ahmet Ertegün’ü konu alan kitabında Steven Spielberg’ün DreamWorks SKG (Spielberg & Katzenberg & Geffen) Stüdyolarındaki ortağı David Geffen Ahmet Ertegün’ü şöyle anlatmıştı: “Ahmet Ertegün’e “Müzik işinde nasıl bu kadar çok para kazanıyorsun?” diye sordum (…)Bana, “Eğer şansın var ise , bir dahiyle karşılaşırsın ve müzik işinde zengin olursun!” dedi…David Geffen sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu doğruydu ve Ahmet, birçok dahiyle karşılaştı.”

Robert Greenfield tarafından yazılan Ahmet Ertegün’ü konu alan kitabın adı:Son Sultan: Ahmet Ertegün (Rock 'N' Roll'un Yükselişi)

Clark Gable'ın baş rolünde olduğu

"Gone with the Wind-Rüzgar Gibi Geçti"nin

Kuzey Amerika seyirci sayıları:

1939

10,743,552

1940

119,333,725

1941

48,888,888

1942

12,345,678

1947

27,777,778

1954

37,037,038

1961

21,578,100

1967

53,518,518

1974

9,115,317

MEHMET MÜNİR ERTEGÜN'ÜN OĞLU AHMET ERTEGÜN ABD KÜLTÜR VE EĞLENCE DÜNYASINDA KINGMAKER SEVİYESİNE YÜKSELMİŞTİ...

"Öldüğüm zaman ne olacağı umurumda değil…Çünkü ölmüş olacağım.” Ahmet Ertegün

Aretha Franklin'in super star olmasını konu alan "Respect" (2021) filminde James Hammond Ahmet Ertegün'ü canlandırdı... "Ray" (2004) filminde Curtis Armstrong Ahmet Ertegün'ü canlandırmıştı...

****Rolling Stones rock grubunun kariyerini konu alan, onların “A Bigger Bang” konser turunu takip eden ve OSCAR ödüllü yönetmen Martin Scorsese imzasını taşıyan belgesel Ahmet Ertegün'e adanmıştır...

****“Şu rock’n roll’unla müziği sen katlettin. Müzik piyasasının başına gelenler hep senin suçun. Bu ülkede (Amerika Birleşik Devletleri) müziğin içine sen ettin… - You ruined music with your rock and roll. It’s your fault what’s happened to the music business. You’ve destroyed music in this country…”

Efsaneleşmiş şarkıcı, Oscar ödüllü oyuncu Frank Sinatra, Türk asıllı Amerikalı işadamı, Atlantic Records (Atlantic Plak ve Müzik Şirketi) sahibi Ahmet Ertegün’le (doğumu: 31 Temmuz 1923, İstanbul – ölümü: 14 Aralık 2006, New York) bir davette yüz yüze gelince, Ertegün’e işte bu sözlerle hakaret etmişti.

****“Afrika kökenli Amerikan müziğinin onurunu yükseltmek ve büyüklüğünün tanınmasını sağlamak için biraz uğraştım,” demişti… Başardıklarının yanında sözleri çok mütevazi, alçak gönüllü kalmıştı…

Bir keresinde de şöyle demişti:” Öldüğüm zaman, bu binanın etrafında vızıldayarak dolaşacağım ve cenazeme kimlerin geldiğini tespit edeceğim…Öldüğüm zaman ne olacağı umurumda değil…Çünkü ölmüş olacağım.”