Öngörüme katılın ya da katılmayın, Donald Trump tarihin en kötü ABD başkanı olarak anılacak!

Sıcak haber: Melania Trump (1970) çocukların sağlığı ve refahına odaklanan yeni gündemini duyurmuştu... Onun eşi Donald Trump (1946) ABD Millet Meclisi Kongre'den çocukların sağlık sigortası programından 7 milyar dolar kesmesini istedi...

Sıcak haber 2: Trump yönetimi Harvard Üniversitesi'ne ABD devletinin sağladığı sağlık araştırmaları fonunu,desteğini de sonlandırıyor...

Meme kanseri, beslenmenin doğurganlık üzerindeki etkisi, antibiyotik direnci ve yüzlerce başka konu üzerindeki araştırmalar sona eriyor...Fon 2 milyar 700 milyon dolar büyüklüğündeydi...

Aziz Sancar’ın beyinde tehlikeli kanser Glioblastoma üzerinde farelerde yaptığı araştırmalar çok olumlu sonuçlar vermişti ve farelerin ömrünü iki kat uzatmıştı...Sancar, “İnsan üzerinde klinik çalışmaları başlatmak için 2 milyon dolar bir finansmana ihtiyaç var, şu sırada ABD’de bilime getirilen kısıtlamalar nedeniyle bu finansmanı bulmakta zorlanıyoruz” demişti.

Nobel ödüllü Profesör Doktor Aziz Sancar Nefes Gazetesi'nden Şehriban Kıraç'a: "Beyin kanser hücresini öldüren keşfimiz için maddi destek bulamıyoruz" dedi...

Nobel Kimya Ödülü sahibi Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar NEFES'e konuştu.

Üç yıldır beyin kanserlerinin tedavisine dönük çalışma yapan Prof. Dr. Aziz Sancar, fareler üzerinde yapılan testlerden olumlu sonuçlar aldıklarını, ancak insanlardaki yan etkilere henüz başlayamadıklarını vurgulayarak, “Bizim sorunumuz şu; bizi maddi olarak destekleyecek kurum bulamıyoruz” dedi.

Üç yıldır beyin kanserlerine dönük bir ilaç üzerinde çalışan Sancar, fareler üzerinde yaptıkları deneylerde ömrü iki misli uzattıklarını, insanlara dönük yan etkileri araştırmak için paraya ihtiyaç olduğunu ancak kaynak bulamamaktan yakındı.

Şehriban Kıraç: Beyin kanserlerine dönük çalışmanız var, hangi aşamaya gelindi?

Sancar: Beyin tümörleri, ölüm nedenleri arasında 10'uncu sırada yer alıyor. Kan-beyin bariyerini geçemeyen mevcut kanser ilaçları bu kanser türüne etki etmede yetersiz kalıyor. Keşfimizde, ortaya koyduğumuz bileşen, beyne giriyor ve kanser hücresini öldürüyor. Biz üç yıl önce bunun haberini vermiştik, üç yıl sonra makaleyi yayınladık. Bu işler yavaş gidiyor. EdU, hızlı bölünen kanserli beyin hücrelerini öldürebilirken, bölünmeyen sağlıklı beyin hücrelerini koruyabilir. Beyin kanserinde EdU, hayvanlarda çalışıyor. Onun devamını yapıyoruz. Devamı şimdilik oldukça olumlu gözüküyor. Ama yeni çalışma üç yılımızı alır mı almaz mı bilmiyorum. Umarım ki daha kısa zamandan daha kesin sonuçlar alırız. Bizim sorunumuz şu; Bizi maddi olarak destekleyecek kurum bulamıyoruz. Bu konuda benim ilaç firmalarıyla pek iletişimim yok. Onlar bu gibi işlerde deney safhasındaki ilaçları desteklerler. İlaç şirketleriyle ilişkim yok. O bakımdan o yönden zorluk çekiyoruz. İnsanlarda kullanılabilmesi için iki yıl boyunca klinik deneylerde yan etkilerini araştırmamız gerekiyor.Özellikle ABD Başkanı Donald Trump bilimsel araştırmalara dönük bütçede ciddi kesintiye gidiyor. Ne olacağımız belli değil. O bakımdan ciddi bir belirsizlik var.

Şehriban Kılıç: Siz de bahsettiniz Trump bilime dönük bütçeyi kısıyor, ABD bilimden uzaklaşıyor mu?

Sancar: Çin bilim ve teknoloji konusunda Amerika'yı geçti. En iyi 3 bilim dergisinde yayınlanan makalelerin yüzde 50’si Çin'den çıkıyor. Gerisi Almanya'dan Fransa'dan Amerika'dan. Bilim olimpiyatlarında 12 yıldır çıkan 5 bilim takımı var. İki tane Anglo-Sakson gerisi hep Çin'de. Ve bunlar Amerikan bilim takımı. Yani Amerikan bilim takımları da Çinlilerden oluşuyor. Bir dönüm noktasındayız. Biz ne kadar iyi niyetli olursak olalım bilimde iyi değilsek dünyaya kafa tutamayız. 2. Dünya Savaşında ABD ve Rusya hakimiyet kurdu. Rusya sadece silaha önem verdi, ABD ise hem silaha hem bilime önem verdi. Sadece silahla savaş kazanılmaz, soğuk savaşın kazananı ABD oldu. Bu nedenle Rus imparatorluğu çöktü. Şimdi 21. Yüzyılda maalesef ABD, Rusya'nın yaptığı yanlışı yapıyor. Son 20 yılda bilimsel anlamda Çin ABD'yi geçti.

Nobel ödüllü bilim adamı Prof. Dr. Aziz Sancar’ın, 2016 yılındaki konuşması şöyleydi:

“Türkiye’de bilime yatırım olduğunu biliyorum. Türkiye'deki gençlere benim tavsiyem, günlük politikalar ile uğraşmayın, bütün enerjinizi işinize verin. Bilim öğrenmeye çalışın, günlük dedikodularla uğraşmayın. Ben Türkiye'deki günlük kavgaları takip edersem üzüntümden çalışamam. Gençlere tavsiyem; bu kavgalara girişmeyin. Memlekete hizmet için bilim lazım. Avrupa seviyesinde, Amerika seviyesinde olmamız için bilim lazım. Ve bu sadece kendimiz için değil, insanlığa hizmet görevimizdir.”

Aziz Sancar, önümüzdeki hafta Macaristan’a gidecek ve Türk Devletleri Teşkilatı’nın Türk dünyasına hizmeti ve Türk birliğini teşviki için hocaya layık gördükleri Ali Şir Nevai Ödülü’nü ve madalyasını alacak.

Ali Şir Nevai (1441-1501), 1441 yılında bugünkü Afganistan’ın, o dönem Timur Devleti’nin yönettiği ve o dönemin kültürel ve bilimsel en önemli merkezlerinden olan Herat kentinde doğdu. Çok etkili bir Türk şairi olan Nevai, Çağatay ailesinden bir emirdi ve Çağatay dilinin yazılı dile dönüşmesinde etkili oldu. Vezirlik yaptı ve çok sayıda imar faaliyetlerinde bulundu. Tüm Türk cumhuriyetlerinin ortak şairi ve devlet adamıdır.

İNGİLİZ GENÇ KADININ KALBİNİ TÜRKİYE'DE KİM ÇALDI YA DA SÖKTÜ?

İYİ PARTİ Balıkesir Milletvekili, NATO PA Üyesi, Genel Cerrahi Uzmanı: Turhan Çömez:

Genç bir İngiliz kadın, eşiyle birlikte Türkiye’ye tatile geliyor.Rahatsızlanıyor ve Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin acil servisine kaldırılıyor.

Bir süre sonra hayatını kaybediyor.

Otopsi yapılıyor, adli işlemlerin ardından cenazesi ülkesine gönderiliyor.

Birleşik Krallık’ta yeniden otopsi yapılıyor ancak genç kadının kalbinin yerinde olmadığı ortaya çıkıyor.

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı yaptığı açıklamada; “herhangi bir ameliyat söz konusu değil, cenaze hastanemizden Adli Tıp Kurumu’na gönderildi” diyor.

Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı konuya açıklık getirmeli; genç kadının kalbi nerede? Birleşik Krallık’ta konu gazete manşetlerinde."

SAĞLIĞINIZI ASLA İHMAL ETMEYİN!

30 Ağustos 2024'te Haluk Levent aktivist, yardımsever, kanaat önderi, sanatçı Haluk Levent şu açıklamayı yapmıştı:

"Önemli !!! (Kendimle ilgili)

Geçen yıl 24 Mayıs günü kan değerlerimi ölçtürmüştüm hastanede.

Çünkü çok şikayetim vardı.

Açlık kan şekeri 341

Hba1c 13.5 çıkmıştı.

Evet yanlış görmüyorsunuz.

Maalesef öyleydi.

Bir yıldır sağlıklı beslenme ve full spor sonucunda değerler bayağı düştü ama yeterli değil.

Çünkü spor da yapsan sağlıklı da beslensen eğer hayatında stres varsa şekeri tetiklediğini söyledi doktorlarım.

Ve bugün uzun toplantılar sonucu kararlar aldık.

Bir müddet sosyal medyadan da uzak durmamı söylediler.

Evet sosyal medyanın da bende stres oluşturduğunu düşünmüşler.

(Doğru düşünmüşler)

Bu sürecin yönteminde, mikrobiyom esaslı sağlıklı yaşam desteği için Prof.Dr. Meltem Yalınay’a, endokrinolojik tedavi desteği için Doç.Dr. Arzu Or Koca’ya teşekkür ederim.

Evet bir müddet konserlerimle , stüdyo çalışmalarıyla ve deprem bölgesindeki Ahbap faaliyetlerine yoğunlaşacağım.

Sayfamı @ahbap ekibi yönetecek.

İhtiyacı olanlara direkt ulaşacaklar yine."

THOMAS GOLTZ TARAFINDAN YAZILAN "AZERBAIJAN DIARY-AZERBAYCAN GÜNLÜĞÜ SAVAŞIN YARALADIĞI, PETROL ZENGİNİ BİR ESKİ SOVYET CUMHURİYETİNDE MUZİP BİR MUHABİRİN MACERALARI" ADLI KİTAPTAN (TEAS PRESS YAYINEVİ) BİR BÖLÜM:

1960'larda ve 1970'lerde Sovyetler Birliği İstihbarat, Casusluk ve Karşı Casusluk örgütü KGB birkaç Süleyman Demirel hükümetini istikrarsızlaştırmak için Türkiye'deki Kürtler arasında huzursuzluk yaratmaya odaklandı...Bu operasyonun kod adı "Mavi Gözler"di...

HEYECAN VERİCİ FİLMLER

Ara Güler (1928-2018) biyografisi (yönetmenler: Ela Alyamaç ve Aren Perdeci)

Adile Naşit (1930-1987) biyografisi (yönetmen: Çağan Irmak)

Sadri Alışık (1925-1995) biyografisi(yönetmen: Özer Feyzioğlu)

Michael Jackson (1958-2009) biyografisi (yönetmen: Antoine Fuqua)

The Beatles biyografisi (yönetmen: Sam Mendes)

Bee Gees biyografisi (yönetmen: Ridley Scott)

Yılmaz Güney biyografisi (yönetmen: Yüksel Aksu) filmler yola çıktı...

Film yıldızı, yönetmeni, yapımcısı, roman, öykü ve senaryo senaryo yazarı Yılmaz Güney midesinden rahatsız olduğundan cezaevi koşullarında yeterince tedavi görme imkanı bulamamıştı, yakalandığı mide hastalığı kansere dönüşerek 9 Eylül 1984 Pazar günü sanatçının Paris’te vefatına yol açmıştı…Cenazesi 14 Eylül 1984 Cuma günü Paris’in Pere Lachaise mezarlığında toprağa verilmişti…

Yılmaz Güney, sürgünde ölmesiyle Namık Kemal, Nazım Hikmet ve Ahmet Kaya’yla da kader birliği yapmıştı…

Yılmaz Güney, doğumundan 6 yıl sonra nüfus kağıdı çıkarıldığından resmi kayıtlarda 1 Nisan 1937 Perşembe doğumlu göründüğünü oysa 1931 doğumlu olduğunu sinema yazarları Agah Özgüç ve Erman Şener’e (Ses Dergisi) açıklamıştır…

Yılmaz Güney, İngiliz Guardian gazetesi muhabirine Fransa’nın kendisi için bir açıkhava hapishanesi olduğunu açıklamıştı. Yılmaz Güney Fransa’da karşılaştığı Yavuzer Çetinkaya’ya da (1948-1992) “Ben buraya kalmaya gelmedim.Bir gün mutlaka döneceğim.Sen de dön. Bil ki, vatanında çekeceğin en kötü film, burada yapacağın başyapıttan daha iyidir,” demişti…

Yaklaşık oniki yılı çeşitli cezaevlerinde, üç yılı yurt dışında sürgünde, altı ayı yurt içi sürgünde geçen, vatan hasreti içinde ölen ve kısa sayılabilecek yaşamına çok şey sığdıran Yılmaz Güney Türkiye’nin en çok seyircisi olan starı, en çok para kazanan starı olmak istemiş ve bunu büyük ölçüde başarmıştı…Yılmaz Güney’in en büyük başarısıysa dünya çapında filmlerine bir talep yaratmasıdır…

Yılmaz Güney’in koruyucu melekleriyse 1977 ve 1981 Berlin Film Festivalleri’nde O’na tüm kariyerinden (çalışmalarından) dolayı uluslararası ödüllerini sunan dünya film eleştirmenleri ve sinema yazarları oldu…Yılmaz Güney’in yapımcısı, senaryo yazarı ve kurgucusu olduğu ”Yol” da Cannes film festivalinde film eleştirmenleri ve sinema yazarları ödülüne layık bulundu…

1982 Cannes Film Festivali’nde büyük ödül Altın Palmiye’yi kazanan, Los Angeles’ta yılın en iyi yabancı filmi dalında Altın Küre ödülü adaylığı elde eden ”Yol” Fransa’daki film eleştirmenleri ve sinema yazarları ödülünü de İtalyan yönetmenler Taviani kardeşlerin başyapıtlarından “La notte di San Lorenzo-San Lorenzo Gecesi”yle paylaşmayı başaracaktı…

“Yol” Fransa’da elde ettiği 1 milyon 250 bin seyirciyle bir Türk filminin yurt dışında elde ettiği en büyük gişe başarısının da sahibi oldu…

Öte yandan, Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand’ın (1916-1996) dünya üzerindeki tüm sanatçılara yaptığı destek ve katkıları Yılmaz Güney’den de esirgemediği de tarihe geçmiştir…

Yılmaz Güney’in senaryo yazarlığını ve yapımcılığını yaptığı “Sürü”nün 1979’da Locarno Film Festivali’nde büyük ödül Altın Leopar’a ve Yılmaz Güney’e özel bir ödül getirmesi de sanatçının kariyerinin dönüm noktalarından biri olmuştu…

Yılmaz Güney’le ilgili anekdotlar:

*OSCAR ödüllü yönetmen ve senaryo yazarı Costa Gavras: “Yılmaz Güney, cesur bir filmciydi.Ölümü hepimiz için ancak daha da çok Kürtler için büyük bir kayıptır.Kürtlerin mücadelesi Yılmaz Güney’siz de devam edecek.”

*Yılmaz Güney: “Ayhan (Işık) Ağabey kesme şeker gibi düzgün bir kralsa, ben de çirkin kralım. O güzelse, ben de çirkinim Aga’cım.O güzel kralsa, ben de çirkin kralım!”

*Fatoş Güney: “Cannes’dan “Yol”un Altın Palmiye’siyle dönerken cebimizde eve gidecek paramız yoktu!.. ”Umut” (1970) filmi için gerekeni kuruş kuruş biriktirmiştik…”Yol” (1982) filmi için hapishanedeki mahkumlar dayanışma göstermişlerdi…Yılmaz Güney’in parası yoktu; çünkü parasını hep çevresindekilere dağıtırdı!”

*Yılmaz Güney: “Kızkardeşim de, ben de anadilimiz Kürtçeyi pek bilmiyorduk.”

*Kemal Tahir: “Yılmaz Güney’in filmi ‘Seyyit Han –Toprağın Gelini’ karşısında büyük heyecan duydum. Bence halk sinemasının halka bir meseleyi nasıl anlatması gerektiğini en kaba, en kaba olduğu için de en kestirme yoldan gösteriyordu. Ulusal sinemamızın belli başlı ana yollarından birine işaret ediyordu.”

*Yılmaz Güney: “‘İnce Memed’ sinemamızda değişik adlarda 19 kere filme alındı; bunların 17’sinde ben oynadım!”

*Yılmaz Güney, Ertem Eğilmez’in şirketi Arzu Film’in süperstarı/ kartpostal çocuğu Tarık Akan’dan bir oyuncu yaratmıştı.

*Cumhuriyet Gazetesi başyazarı Nadir Nadi’nin 20 Ekim 1970 tarihli yazısında göklere çıkardığı “Umut”un 1971’de Cannes Film Festivali’nin “Yönetmenlerin 15 Günü” bölümünde gösterilmesi Yılmaz Güney’in dünya çapında film eleştirmenlerinin gözdesi olma sürecini başlattı…Ancak, “Umut” kaybeden, ezik, gariban bir baş karaktere sahip olduğundan Yılmaz Güney’in Türkiye’deki fanatik hayranlarının en az ilgi gösterdiği Yılmaz Güney filmi olmayı başardı!

*Agah Özgüç: Yılmaz Güney’in hayatına kısa süreliğine giren kadınlar arasında Feri Cansel’den başka Oya Peri de vardı.Sema Özcan’la da adı birlikte anıldı.

* Elif Güney Pütün: “Yaşamım boyu babamı üç yıl tanıdım.Babam öldüğünde 18 yaşındaydım. Ortak paylaşımımız çok azdı.Babam benden, ben babamdan çok şey bekledik.”

* Agah Özgüç: “Yapımcı Nevzat Pesen, “Yılmaz Güney’in suratı film yıldızlığı için hiç uygun değil.Ondan olsa olsa kömürcü çırağı olur,” demişti.Nevzat Pesen kısa sürede tükürdüğünü yaladı ve Yılmaz Güney’le film çevirdi.Bir süre sonra Nevzat Pesen’in işleri bozuldu, iflas edince de canına kıydı.”

*Ölümünün 30. yıldönümünü olan 9 Eylül 2014’te dünya çapında anılacak olan Yılmaz Güney’in hayatı 25 Ağustos 1973 Hamburg doğumlu Fatih Akın’ın yeni filmine konu olacak…

Yönetmen ve senaryo yazarı Fatih Akın, Kıbrıs Türkü bir ailenin 15 Ekim 1981 Londra doğumlu oğlu olan Akın Gazi’nin Yılmaz Güney’i canlandıracağı yeni filminin ön hazırlıklarını sürdürüyor…

“Duvara Karşı” adlı filmi Berlin Film Festivali’nde büyük ödül Altın Ayı’yı Almanya’ya kazandıran Türkiye asıllı Alman yönetmen Fatih Akın Dostoyevski’nin Rus edebiyatını kastederek “Hepimiz Gogol’ün ‘Palto’sundan çıktık, ” sözlerini hatırlatırcasına Yılmaz Güney’le ilgili olarak “O bir kahramandı. Biz hepimiz, bir şekilde O’nun çocuklarıyız…” diyor…

Fatih Akın Yılmaz Güney ile ilgili şunları söyledi:

“Yılmaz Güney, “Hudutların Kanunu”nda (1966) birlikte çalıştığı Lütfi Ömer Akad (1916-2011) ile yollarının keşişmesi sayesinde kendi tarzını bulabildi.”

Fatih Akın, Yılmaz Güney’i yakın arkadaşı olan ve O’nunla “Umut” (1970) ve “Sürü”de (1978) çalışan Tuncel Kurtiz’den (1936-2013) dinlemekten büyük zevk aldığını da söylüyor…

Yılmaz Güney, Fatih Akın’ın kendine rol modeli olarak aldığı üç kişiden biri (diğerleri: Emir Kusturica ve Martin Scorsese)

Fatih Akın, “O (Yılmaz Güney) bir maço, silah düşkünü, çapkın, Mao’cu, entelektüel, şair ve filmciydi…Solcular, O’ndan daha öğretici filmler yapmasını istedi; oysa O’nun filmleri zaten bu özelliği taşıyordu.Türk solu filmci olduğu için O’nu ciddiye almadı…Cahiers du Cinema dergisinin yazarları, editörleri O’nu cezaevinde ziyaret ettiklerinde içine kapalı bir entelektüelle karşılaşmayı beklerken karşılarında gangster kılıklı adamı buldu,” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Muhalif bir metin yazdığı için ilk kez cezaevine girdiğinde 22 yaşındaydı.Bir ekonomi öğrencisi olarak girdiği cezaevinde gangsterlerle haşır neşir oldu.Sonrasında cezaevi, evi ve yazıhanesi olmuş gibiydi.Orada bir ofisi vardı.Cezaevi dışında, O’nu öldürmek isteyenler bulunuyordu ve cezaevinde hayatının güvende olduğuna inanıyordu.”

“Yılmaz Güney, Can Ünal’dan doğan kızı olan kızı Elif’in ikinci eşi Fatoş tarafından kabul edilip benimsenmesine çabaladı.Fatoş zengin bir ailenin kızıydı ve Yılmaz Güney’den Yılmaz adında bir oğlu vardı.”

Yararlanılan kaynak: ORHAN BURSALI'NIN CUMHURİYET GAZETESİ'NDEKİ YAZISI: "Aziz Sancar için milletimiz harekete geçti"

DOĞRULARI SÖYLEYENİ,DİLE GETİRENLERİ DOKUZ KÖYDEN KOVARLAR VE KOVUYORLAR!

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan,"Bugün ülkemiz ekonomik kriz, yolsuzluk, adaletsizlik ve hayat pahalılığıyla mücadele ediyor. 85 milyon vatandaşımız kişi başına 424 bin TL borçla karşı karşıya. Ülkede doğan her çocuk borç yükü altında hayata başlıyor" dedi.

ERBAKAN:

"Bugün ülkemiz ekonomik kriz, yolsuzluk, adaletsizlik ve hayat pahalılığıyla mücadele ediyor. 85 milyon vatandaşımız kişi başına 424 bin TL borçla karşı karşıya. Ülkede doğan her çocuk borç yükü altında hayata başlıyor. Ülkemizde 6 ila 7 milyon çocuk yoksulluk içinde. OECD verilerine göre Türkiye’de çocukların büyük bir kısmı sağlıklı ve dengeli beslenemiyor. Üç çocuktan ikisi makarna ve ekmekle beslenmek zorunda kalıyor ve bu beslenme şekli zihinsel ve fiziksel gelişimlerini olumsuz etkiliyor. Bugün gençlerimiz okusa bile iş bulamıyor, diploması olsa bile torpili olmadan işe giremiyor. Türkiye’de 15-17 yaş arası gençlerin yüzde 25’i aile bütçesine katkı sağlamak için çalışmak zorunda kalıyor. Gençler bırakın evlenmeyi, temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor.

En düşük emekli maaşı 14 bin TL seviyesinde, ancak açlık sınırı 26 bin TL’ye ulaştı. Bugün milyonlarca asgari ücretli ve emekli açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor. AK Parti iktidarı süresince çiftçimizin borcu 2,5 milyar TL’den 1 trilyon TL’ye çıktı. Destekleme politikaları yetersiz. Çiftçiye verilen destek, faize ödenen paranın yalnızca 11’de 1’i kadar. Borç ve faiz ekonomisi yüzünden çiftçi, köylü, asgari ücretli ve emekli perişan durumda."

Son olarak ülke genelinde artan sosyal sorunlara değinen Erbakan, "Bugün cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü sayısı 400 bine ulaştı. AK Parti iktidara geldiğinde bu sayı 100 bindi. Artan ekonomik sıkıntılar, yozlaşan sosyal yapı ve gençlerin umutsuzluğu karşısında iktidarın hiçbir çözüm sunmaması büyük bir sorundur" ifadelerini kullandı.