Katar İstanbul'la para bulmaya çalışılıyor

1

28 Mart 2025'te Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türkiye'nin brüt dış borç stokunun 31 Aralık 2024 itibarıyla 515,5 milyar dolar, net dış borç stokunun ise 261,1 milyar dolar olduğunu duyurmuştu...

ABD Başkanı Donald Trump Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gezisinde İsrail ile Suudi Arabistan'ı "Kanka" düzeyinde yakınlaştırarak Nobel barış ödülüne layık bulunacağını iddia etti...

Trump'a yakın kaynaklar ise 2021 yılı ve sonrasında ABD sınırlarını geçen ve ABD içinde dağılan 12+ milyon sığınmacıyı Trump'ın sınır dışı etmeye kararlı olduğunu açıkladı...

ABD hazine bakanı Scott Bessent "ABD'nin Çin mallarına uyguladığı yüksek gümrük vergileri devam ederse, yürürlükte kalırsa Çin'de 10 milyon insan işini kaybedebilir" dedi...Oysa Çin'in nüfusu 1 milyar 400 milyon üzeri olduğu için bu rakam devede kulak bile değil...

Çin devlet Başkanı Xi Jinping çok önemli bir açıklamayla ABD Başkanı Donald Trump'a cevap verdi...Çin 1930'lardan 1945'e kadar Japon işgali altındaydı.Bu dönemde en az 20 milyon Çinli öldürüldü...

Xi Jinping : "Yıl 1949, Çin bir asırlık savaşlar ve yabancı ülkeler boyunduruğunun ardından küller içindeydi.

1949'da toplam gelirimiz (GSYİH'mız) sadece 12 milyar dolardı, Amerika'nınki ise Çin'den 20 kat daha büyüktü.Yani 240 milyar dolardı...1949'da Çin'deki evlerin yüzde 5'inden azında elektrik vardı; Washington'un elektirik şebekesi Çin'den 80 kat daha parlaktı.

1949'da Çin yılda sadece 150.000 ton çelik üretiyordu ki bu ABD üretiminin 500'de 1'iydi.

Ama Çin her zamanki gibi yeniden doğdu.

Bu küllerden, kükreyen Yangtze Nehri'nin üzerine baraj yaptık, yaklaşan çöllere karşı yeşil duvarlar ördük ve kıtalar arası yüksek hızlı demiryolları döşedik.

800 milyon insanı yoksulluktan kurtardık, taykonotları yıldızlara fırlattık ve şimdi dünyanın çeliğinin yarısından fazlasını üretiyoruz.

Yanlış anlaşılmasın: Bu mucizeyi yabancı para yaratmadı.

Çin'in yükselişi Wall Street'in bir hediyesi ya da Brüksel'in bir hayır kurumu değildi. 1,4 milyar Çinlinin alın terinin ve demir iradesinin eseriydi.

O halde hangi güç olursa olsun gümrük vergileri veya yaptırımlar koysun.

Çin asla boyun eğmeyecek.

Geçmişimiz örs, geleceğimiz ise çekiçtir."

2

Almanya'daki hastahanelerde çalışan ve 2002 sonrasında Türkiye'den göç eden doktor, hemşire, hasta bakıcı ve sağlık görevlisi sayısında tüm rekorlar kırılıyor haberleri Türk sağlık sektöründeki adeta kavimler göçü yaşandığının bir kanıtı...Türkiye Cumhuriyeti ve Türk halkı için çok büyük bir kayıp bu...

3

28 Mart 2025'te Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türkiye'nin brüt dış borç stokunun 31 Aralık 2024 itibarıyla 515,5 milyar dolar, net dış borç stokunun ise 261,1 milyar dolar olduğunu duyurmuştu...

2025'in ikinci çeyreğinde Katar İstanbul projesi aracılığıyla AKP hükümeti para bulmaya çalışıyor...

Türkiye'de arsa-arazi rantı 20. yüzyılda milyonlarca insanı yoksulluktan kurtarmıştı...

Gecekondu rantıyla, gecekonduların yüksek katlı apartmanlara dönüştürülmesiyle, Boğaz manzaralı Rumelihisarüstü bölgesi ve diğer pek çok yerde süper zengin haline gelen pek çok insanımız olmuştu...

Cumhuriyetin ilk yıllarında halkımızın yüzde 85'i köylerde yaşamaktaydı...Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara nüfusu 30 bin, İstanul nüfusu 700 bin, İzmir nüfusu 254 bindi (1927)...

İsmet İnönü'nün genç mühendis Jak Kamhi'ye "Aman çok yol yapma evladım, yaparsan bütün Anadolu akın akın buraya gelir!" dediğini biliyor muydunuz? (Jak Kamhi'nin anıları "Gördüklerim Yaşadıklarım" Sayfa: 35)

İstanbul'da ilk gecekondu, 1946 yılında Zeytinburnu Kazlıçeşme'de görüldü...

Gecekondulaşma serüveni

Türkiye'de gecekondu ilk kez 2. Dünya Savaşı yıllarında İstanbul\Zeytinburnu'nda ortaya çıktı. 52 yıl önce 25-30 bin dolayında olan gecekondu sayısı 2000 yılında 2 milyona ulaştı.

1950'li yıllarda göçmenlerin yerleştirilmesiyle gecekondu mahallesi olarak inşa edilen Gaziosmanpaşa, son sayımda resmi olmayan sonuçlara göre, 754 binlik nüfusuyla Türkiye'nin en büyük ikinci ilçesi oldu.Türkiye'de, 1948 yılında büyük kentlerde 25-30 bin olan gecekondu sayısının 2 milyona yükseldiği ve bunların büyük kısmının da İstanbul'da bulunduğu öğrenildi.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) TÜBİTAK Konut Araştırmaları Ünitesi tarafından yapılan araştırmadan derlenen bilgilere göre, Türkiye'de ilk kez 2. Dünya Savaşı yıllarında ortaya çıkan ve 52 yıl önce büyük kentlerde 25-30 bin dolayında olan gecekondu sayısı, kısa sayılabilecek bu süre içinde 2 milyona çıktı. Ülke genelindeki gecekonduların büyük bölümünün yer aldığı İstanbul'da ise ilk gecekondu, 1946 yılında Zeytinburnu Kazlıçeşme'de görüldü. İldeki toplam gecekondu sayısı 1949'da 5 bin olarak belirlenirken, bunlardan 3 bin 218'inin Zeytinburnu'nda bulunduğu tespit edildi. İstanbul'daki gecekondu sayısı, 1949 yılından itibaren çıkarılan çeşitli af yasaları ile hızlı bir artış gösterdi. Bu sayı 1950'de 8239, 1959'da 61 bin 400 ve 1963'te 120 bine ulaştı.

Rant alanları oluştu

1963 yılında İstanbul nüfusunun yüzde 35'i, gecekondu alanlarında yaşayanlardan oluştu. 1960-70 yılları arasındaki dönemde gecekondu ticari bir boyut kazanmaya başladı. 1960'lı yıllara kadar yapım sürecinin her aşaması, yaşayacak ailenin ya da yakınlarının bulunduğu gecekondular, 'adını anımsatacak' şekilde toplama malzemelerle çok kısa sürede yapılıyordu. Kente yerleşen gecekonducular, gecekondularını büyüterek ya da yenilerini yaparak kiraya verdiler. Böylece "gecekondu-kiracılığı" dönemi başladı. 1970-80 arasında ise rant grupları devreye girdi. Bu yıllarda hazine, belediye ya da diğer kamu kuruluşlarına, hatta özel şahıslara ait arsaları işgal eden ve üzerine gecekondu yaparak ihtiyaç sahiplerine satan "organize gruplar" ortaya çıktı. Ulaşım olanaklarının artmasına ve sanayinin gelişmesine paralel olarak da yeni gecekondu alanları oluştu.

Gecekondu kentleri

1973 yılında Boğaziçi, 1989'da da Fatih Sultan Mehmet köprüleri ve çevre yollarının hizmete açılmasıyla Hasköy, Gürsel, Kağıthane, Çağlayan, Harmantepe, Gültepe, Telsizler ve Ortabayır'daki gecekondulaşma hızlandı. 1980'li yılların ikinci yarısında Sarıgazi, Samandra ve Sultanbeyli gecekondu mahalleleri olarak ortaya çıktı. 1990'lı yıllarda Atışalanı, Esenler, Güngören ve Bakırköy merkezinde yer alan sanayi yerleşmeleri çevrelerinde ve Yenibosna, Sefaköy asfaltı boyunca Kocasinan, Küçükçekmece, Kirazlı, Güneşli, Halkalı sanayi alanları çevresinde "gecekondu apartman" alanları oluştu.

Mahalleden ilçeye GOP

İstanbul'daki en büyük gecekondu gelişmelerinden biri 1950'li yıllarda Taşlıtarla'da ortaya çıktı. Buradaki yerleşme, 1950-51 yılları arasında Bulgaristan'dan gelen göçmenlerden 2014'üne devlet tarafından göçmen mahallesi kurulmasıyla başladı. Bu mahalleye, 1954 yılından sonra Yugoslavya'dan gelen göçmen aileler de yerleştirildi. Mahallenin kurulması, alanın kent merkezine bağlantısını da güçlendirdi. Eyüp-Topçular, Topkapı-Maltepe sanayi alanlarına yakınlığı ise gecekondu gelişmesini teşvik eden önemli bir etken oldu. Hızla gelişen mahalle 1958'de Göztepe adıyla bucak, 1963'te de Gaziosmanpaşa adı altında ilçe haline geldi. Hızlı gecekondulaşma ile 1970 yılında nüfusu 70 bini bulan Gaziosmanpaşa, 1997 nüfus sayımında 649 bin 648'e, resmi olmayan sonuçlara göre de son nüfus sayımında 754 bin 790'a ulaştı. Gaziosmanpaşa böylece İstanbul'da en fazla nüfusa sahip ilçe haline geldi.

Bir süredir Arap ülkelerinin televizyonlarında da Kanal İstanbul manzaralı ev reklamları yayınlanıyor...

Bu projeye çevresindeki pek çok araziyi Kanal İstanbul'un ilk duyurulduğu 2011'den bugüne en çok Katarlılar satın aldığından Katar İstanbul deniliyor...

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "Kanal İstanbul projesinden vazgeçmedik. Bugün gündemimizde değil ama günü geldiğinde, doğru finansmanı bulduğumuzda mutlaka yapacağız" açıklaması yaptı.

Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'nden bakanların sözlerine ilişkin yapılan açıklamada, ise şunlar denildi: "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun, "Kanal İstanbul Projesi hakkındaki açıklamalarının birbiri ile çeliştiği" yönündeki iddialar doğru değildir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, "Kanal İstanbul yapılacak mı?" sorusuna, "Kanal İstanbul ile ilgili bir konu şu anda, gündemimizde yok. Olmadığını daha önce de söylemiştik. Kanal İstanbul üzerinden polemik yaratmak, konuyu başka alanlara çekmeye çalışma çabası milletimiz nezdinde de karşılıksız kalacaktır" şeklinde cevap vermiştir."

Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:

"Açıklamadan da anlaşılacağı üzere, "Kanal İstanbul Projesinden vazgeçildiğine" dair herhangi bir ifade bulunmamaktadır. Bakan Kurum, gündemin şu anda bu olmadığını, gereksiz bir şekilde polemiklere malzeme edildiğini vurgulamıştır.

Bakan Uraloğlu da Kanal İstanbul sorusuna şu şekilde cevap vermiştir:

"...Doğru zamanda doğru kredi ve finans imkanlarıyla beraber Kanal İstanbul'u yapacağız. Vazgeçmiş değiliz. Siz Kanal İstanbul'u gündem değiştirmek için gündeme getiriyorsanız bunu da doğru bulmuyorum. Şu anda gündem olarak biz Kanal İstanbul'u tartışmıyoruz. Tartışılmasını da doğru bulmuyoruz. Ancak Kanal İstanbul'dan vazgeçmedik. Kanal İstanbul Türkiye'nin ihtiyacıdır. Biz de doğru zamanda yapacağız"

İki açıklamada da Kanal İstanbul'un gündeme getirilmesi, "meseleleri başka alanlara çekme çabası" olarak değerlendirilmiş, şu anda gündemin bu olmadığı" vurgulanmıştır.

Açıklamaların birbiri ile çeliştiği yönündeki iddialar manipülasyondur.

Kamuoyunu manipüle etmeye yönelik kampanyalara itibar etmeyiniz."

Kanal İstanbul projesinin yeniden söz konusu olmasıyla birlikte İlber Ortaylı’nın 2017’de yaptığı bir açıklama da gündeme geldi. Ortaylı projeden “O çılgın kanal” şeklinde bahsediyor ve desteğini dile getiriyordu. Kanal İstanbul projesinin fay hattı üzerinde olması sebebiyle yapılmaması gerektiğini savunan birçok bilim insanı var. Ortaylı’nın destek açıklaması da bu sebeple tartışılıyor.

“O çılgın kanal yapılmalıdır.”

“Zaten Lozan değişti ve daha çok değişecek. Montrö Lozan'ın tashihi demektir. Daha da tashihi edilecek çünkü İstanbul Boğazı'ndan bu kadar şilep geçemez. Aksi takdirde her gün deniz kazaları olur haberiniz olsun. Yani bundan sonra ciddi bir hükümetin programı o çılgın kanal denen kanalın yapılmasıdır. Çılgın kanalı bu hükümet istedi diye çılgın değil o. Onu aklı başında jeologlar Celal Şengör gibileri evet diyorlar, bu iş lazım diyorlar. Çok önemli. Çünkü İstanbul boğazları milletler arası bir trafiğe müsait değildir. Lozan ve Montrö zamanında buradan geçen gemilerin yoğunluğu yüzde 1'in de altında. Bu hacmi kaldıramaz. İstanbul'un nüfusu 1 milyondu boğaz işlemiyordu zaten. Şimdi bizim okuldan bile motor kalkıyor sabah akşam karşıya. Servisle taşıyacak halimiz yok. Her yakada 10'ar milyon adam yaşıyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu projeye karşı çıkanlara ateş püskürdüğü açıklamasında özellikle CHP'yi hedef aldı

Erdoğan: "Bakalım cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç CHP’li telef olup gidecek"

Ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi'ne yüklenen Erdoğan, 'Sürekli tekzip yiyen, yalanlanan bir CHP başkanı bizim işimize gelir. Biz CHP'ye umut bağlayan vatandaşlarımıza üzülüyoruz,' dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çarşamba günü Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti) grup toplantısında, "Bakalım Cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç CHP’li telef olup gidecek," dedi.

Konuşmasının büyük bir bölümünü ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi'ne (CHP) yüklenerek geçiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Siyasi beleşçilik ülkemizdeki muhalefetin tarzıdır, işidir. Bunlar ülkeleri şehirleri için hiçbir hayalleri, projeleri olmadığı halde her seçimde iktidara gelme hayaline kapılırlar. Son seçimde gördüğümüz gibi sandıktan milletin tokadı yiyince başlarlar milleti aşağılamaya. Kendilerinin boş çuval gibi ayakta durmanın mümkün olmadığını görmek istemezler,'' dedi.

CHP yönetimini hedef alan Erdoğan şunları söyledi:

''Bir de kalkmış bu perişan hali ile Cumhurbaşkanı adaylığı peşinde koşmaya başlamış. Ondan önceki de çalmadık kapı bırakmamıştı. Ama sonuç ortada Cumhurbaşkanı olacaktı şimdi tarih oldu. Şimdi kapısını çalan yok. Bunun nefesi 2028'e kadar yetecek mi izleyip göreceğiz. Bakalım cumhurbaşkanlığı hevesinde daha kaç CHP'li telef olup gidecek. Bizim hizmetlerimizin zekatı bunların yaptıklarını 10'a katlar, 100'e katlar, 1000'e katlar. Önce mahalle temsilcimizin siyaset seviyesine çıksın sonra ne diyor diye kulak kabartırız. Hatalarından dönene kadar bu şahsı kendi partisindeki ayak oyunları ile oyalanmaya mahkum ediyoruz.''

''Sürekli tekzip yiyen, yalanlanan bir CHP başkanı bizim işimize gelir. Biz CHP'ye umut bağlayan vatandaşlarımıza üzülüyoruz,'' diyen Erdoğan parti üyelerine seslendi:

''Bu noktada en büyük görev AK Parti'nin her kademesindeki siz kardeşlerime düşüyor. Biz maraton koşucusuyuz. Sizlerden sesinizi, işinizi gücünüzü her şeyinizi buna göre ayarlamanızı istiyorum. Yılın her gününü, günün her saatini AK Parti'nin rüzgârını hissettirmenizi istiyorum.''

Cumhurbaşkanı 'hukuk devleti' ilkesinin herkes için geçerli olduğunu belirterek, yolsuzluk ve rüşvet iddialarına kimlik ya da siyasi parti ayrımı yapılmaksızın yargının müdahale etmesi gerektiğinin altını çizdi: "Haramilik yapan herkesin hesap vermesi gerekir."

Erken seçim çağrıları

CHP'nin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 23 Mart'ta 'yolsuzluk' soruşturmasından tutuklanarak Silivri Cezaevi'ne gönderildi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu'nun serbest kalması ve erken seçimin yapılması için her hafta Türkiye’nin farklı bir ilinde ''Millet İradesine Sahip Çıkıyor'' mitingleri başlattı.

CHP lideri, 2025 yılı Kasım ayına kadar erken seçim için Cumhurbaşkanı Erdoğan'a süre verdiğini vurgulamıştı.

Özel, Kasım 2025'te seçime gitme çağrısını ilk olarak CHP'nin kurultay süreci devam ederken dile getirmişti.

Deprem ve konut

Konuşmasında, İstanbul başta olmak üzere tüm illerde deprem riskine karşı yürütülen çalışmalara da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) aracılığıyla bugüne kadar 1 milyon 547 bin konutun üretildiğini, yaklaşık 1 milyon konutun dönüşümünün ise sürdüğünü söyledi.

İstanbul’da 50 bin sosyal konut hedefi kapsamında 28 bin 100’ünün inşaatına başlandığını ve bu konutların yıl sonuna kadar teslim edileceğini söyleyen Erdoğan, 'Yarısı Bizden' kampanyasında da destek miktarlarının artırıldığını açıkladı. Buna göre, verilen hibe ve kredi tutarları 875 bin liraya çıkarılırken, taşınma desteği de 125 bin lira oldu.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in 23 Nisan'daki deprem sonrası İstanbul’a geç geldiğini belirtip bunu eleştiren Erdoğan, "muhalefetin zamanında hayata geçirmediği projelerin bugün vatandaşı zor durumda bıraktığını" savundu.

4

19 MART 2025 SİYASİ OPERASYONUNUN TÜRK HALKINA MALİYETİ 143 MİLYAR DOLAR MI? 143 MİLYAR DOLAR DEĞİLSE RAKAM NEDİR?

Gazeteci, kanaat önderi Fatih Altaylı'nın "Batmışız, ağlayanımız yok" başlıklı yazısından bir bölüm ise konuyla çok ilgili ve şöyle:

"Herkes Ekrem İmamoğlu operasyonunun Türkiye’ye kısa vadeli maliyetinin 50 milyar dolar rezerv kaybı olduğunu söylerken, ilk kez Ali Babacan “50 değil, 143 milyar dolar” diyerek faiz ve diğer alanlardaki etkisini de hesaba katmıştı.

İlk olarak “O hesabı ben yapmadım. Ben Karar TV’de İmamoğlu operasyonunun farklı alanlarda getirdiği maliyetleri saydım. Birisi de onları alt alta koyup toplamış ve 143 milyar dolar hesaplamış. Bu hesap yöntemi doğru değil. Bazıları elma bazıları armut, alt alta koyup toplamak doğru değil.” dedi.

“Daha az mı, daha çok mu?” diye sordum.

“Karışık bir hesap. Yapmak lazım. Ama çok büyük bir maliyeti var, orası kesin” dedi.

Ali Babacan ekonominin geleceğiyle ilgili umutlu değildi.

“Faizi düşürmeleri mümkün görünmüyor. Faiz düşmez ise şirket bilançoları daha da kötüye gider. Keza bankalarınki de. Bu da enflasyon düşüşünü engeller. Çok yanlış bir yerdeler” dedi.

5

Emekli Tuğamiral MUSTAFA ÖZBEY ise yine bu konuyla ilgili açıklama yaptı...

KANAL ISTANBUL PROJESİ ARKASINDAKİ ŞEYTANÎ ŞABLON ARTIK GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR.

*Bir yandan korkunç bir gayrimenkul rant geliri yaratılacak.

* Kanal geçişi, (Istanbul ve Çanakkale boğazları geçişi ile bütünleşip) Katar ve ardında ABD'nin olduğu bir şirkete "sözde" ihale yolu ile verilecek.

* Şirket uygun bir süre sonra Uluslararası borsada işleme sokulacak.* Şirket hisseleri uygun bir süre sonra (ABD+Israil) denetim/yönetimine geçecek.

* Türkiye küçük hissedar kalacak.*

Tam 100 yıl önce Sevr'de kurgulanan Mustafa Kemal'ın Lozan'da etkisizlestirdiği ve Montrö'de gömdüğü Boğazlar Komisyonu "ticarî görünüm altında" önümüze konmuş olacak.

Bunun ilk adımı Türk boğazlarında kılavuz hizmetlerinin özelleştirmesi denemesi ile yapılmıştı.

* Şimdi bu konuyu da Kanal Istanbul paketi içinde değerlendireceklerdir.

*Türkiye, 1937 yılında Atatürk'ün zamanlama harikası olan Montrö süreci yönetimi ile Marmara ve Türk Boğazlarını Uluslararası Komisyonun elinden kurtarıp Turkiye'nin mutlak egemenliğine teslim etmesinden 85 yıl sonra, dış ve iç işbirlikçilerin kirli oyunu ile karşı karşıyadır.Türkiye için yaşamsal önemde olan, mutlak beka ve egemenlik tartışması yaratacak böyle bir projenin "bir kişinin" elinde büyük bir sır perdesi ardında ve âdeta inatlaşarak yapılıyor olması ASLA kabul edilemez. Sevr'in ikinci sürümünün güncellenerek Mavi Vatan, Suriye, Irak, Kıbrıs'ta işleme konulduğu, ABD'nin Batı Trakya'da Türkiye'ye karşı çok maksatlı tertiplendiği günümüzde; bu iğrenç oyunu göremeyen bir devlet yönetimi, Türkiye'yi yönetmemeli.Buna göz yuman, tepkisiz kalan kimse olmamalı.Türkiye'nin tek gündemi bu olmalıdır. Lütfen her tanıdığınıza iletiniz.

6

TRT'NİN YAKLAŞIK 11 MİLYAR DOLARLIK GELİRİ NERELERE HARCANDI, NE OLDU?

7 Nisan 2025 Sözcü Gazetesi haberi:

CHP’li Dinçer, TRT’nin çoğunluğunu vergilerden elde ettiği parayı nasıl değerlendirdiğini kamuoyuna açıklaması için soru önergesi verdi.

TRT son 19 yılda 10.8 milyar dolar (yaklaşık 410 milyar TL) gelir elde etti ancak bu paranın nerelere harcandığı konusunda soru işaretleri var. CHP Mersin Milletvekili Talat Dinçer, TRT’yle ilgili hem Meclis araştırması istedi hem de yazılı soru önergesi verdi.

Özellikle TRT’nin 2004-2023 yılları arasında topladığı 10.8 milyar dolarlık vergi ve gelirlerin nasıl harcandığı ile bandrol ücretlerinin hangi projelere aktarıldığına dair net açıklamalar yapılmıyor. Vergiler ve bandrol ücretleriyle finanse edilen TRT’nin mali yönetimine ilişkin Meclis araştırması isteyen Dinçer, vatandaşın ödediği her kuruşun hesabının sorulması gerektiğini kaydetti.

PARALAR FAİZDE Mİ

Dinçer’in önergesinde, traktörlerden 8.000 TL, cep telefonlarından 1.200 TL ve tabletlerden 400 TL alınan bandrol ücretlerinin hangi alanlara harcandığının kamuoyuyla paylaşılmadığına dikkat çekti.

2022’de elektrik faturalarından kaldırılan TRT payının yerini artan bandrol ücretlerinin almasıyla vatandaşların mali yükünün daha da arttığını ifade eden Dinçer, “TRT’nin vadeli hesaplarda 5 milyar TL, Hazine bonolarında ise 6 milyar TL tuttuğu iddia ediliyor. Ancak bu kaynaklar nasıl kullanılıyor bir açıklama yok” dedi.

SORU İŞARETİ VAR

2023 yılında TRT’nin topladığı 18 milyar TL verginin harcama kalemlerinin belirsizliğini koruduğunu vurgulayan Dinçer, son üç yılda kurumun vergi yükümlülüklerini ne ölçüde yerine getirdiğinin de açıklanmasını istedi. Dinçer, TRT’nin mali raporlarının denetim sürecine ilişkin de soru işaretlerine dikkat çekti.

Bakandan yanıt bekleyen sorular

CHP’li Dinçer, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten şu soruları yanıtlamasını istedi:

- TRT’nin 2004-2023 yılları arasında topladığı 10.8 milyar dolar nasıl harcanmıştır?

- TRT’nin bandrol gelirleri hangi projelere yönlendirilmiştir? Elektrik faturalarındaki TRT payı kaldırıldı, bunun yerine alınan bandrol ücretlerinin vatandaşlara maliyeti nedir?

- TRT’nin 5 milyar TL’si vadeli hesaplarda, 6 milyar TL’si ise Hazine bonosunda. Bu paralar kullanıldı mı?

- 2023’te TRT’nin topladığı 18 milyar TL nerelere harcanmıştır?

- TRT son 3 yılda ne kadar vergi ve kurumlar vergisi ödemiştir? TRT’nin mali raporları denetleniyor mu?

TRT yönetim kurulu üyeleri

Kartal İHL mezunu

Meryem İlayda Atlas Çetin: Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunu Meryem İlayda Atlas Çetin, Bilgi Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Tarih bölümlerini tamamladı. 2014’te yayın hayatına başlayan Lacivert dergisinin kurucu genel yayın yönetmenliği yaptı. Kurucu editör olduğu Daily Sabah gazetesinde yayın koordinatörü.

Milletvekili oğlu

Zahid Sobacı: 20 ve 21’inci dönem Refah-Fazilet Partisi Milletvekili Bekir Sobacı’nın oğlu. 2018-2021 yılları arasında İletişim Başkanlığı Başkan yardımcısı olan Sobacı, 2019 yılında da Basın İlan Kurumu Yönetim kurulu başkanı olarak atanmıştı.

‘Milli Gazeteci’

Hilal Kaplan: Bilgi Üniversitesi Psikoloji mezunu. Sabah ve Daily Sabah gazetelerinde köşe yazarlığını sürdürüyor. Sezai Karakoç Sosyal Medya Ödülleri “Milli Gazeteci Ödülü” sahibidir.

Doktora tezi Erdoğan

Oğuz Göksu: İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. Doktora tezi “Siyasal İktidar İnşasında Lider Olgusu: Lider Tipolojileri Bağlamında Recep Tayyip Erdoğan İncelemesi” oldu.

Diğer yönetim kurulu üyeleri ise şunlar: Ahmet Albayrak: TRT Yönetim Kurulu Başkanı, Atakan Yılmaz: AKP MKYK üyesi, Mücahit Eker, Oğuzhan Bilgin: Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in oğlu ve Veysel Kurt.