Süleyman Demirel Emin Çölaşan'a şöyle demişti:

"Şu sıralar iki süper güç (Almanya ve Rusya) arasında ezilen Polonya halkının talihsiz serüvenler dizisiyle ilgili bir tarih kitabı okuyorum...(...) Öte yandan, Boris Pasternak'ın romanı ve bu romandan İngiliz film yönetmeni David Lean'ın (Lawrence of Arabia & The Bridge on the River Kwai & A Passage to India & Ryan's Daughter) beyazperdeye uyarladığı "Doctor Zhivago", Bir ülkede gelir dağılım bozuldukça,gelirler arasındaki fark açıldıkça neler olduğunu gösteren çok güzel bir eserdir..."

28 Aralık 1968’de Türkiye sinemalarına ulaşan “Doktor Jivago”, 1929’da Sovyetler Birliği’nden (Kırım’dan) Türkiye’ye göç eden / göç etmek zorunda kalan ve sonbahar 1944’te (1944 Türkiye’de girişimci patlaması yaşanan bir yıldı ve Yapı Kredi Bankası’nın da temeli o yıl atılmıştı) Ülker Grubu’nun temellerini atan Sabri Ülker’i de (1920-2012) etki alanına almayı başaracaktı; Sabri Bey filmde anlatılanlarla kendi hayatı arasındaki büyük paralellikleri hemen fark edecek ve bundan çok çok etkilenecekti…

Sabri Ülker, "Doktor Jivago"ya oğlunu (Murat Ülker) ve kızını (Ahsen Ülker Özokur) defalarca götürmek için zamanını ayıracaktı…Oğul Murat Ülker için de her zaman en çok beğendiği film “Doktor Jivago” oldu ve olmaya devam ediyor…

Sovyetler Birliği’nin (İmparatorluğun) yıkılmasında bir edebiyat ve sinema başyapıtının herkesten ve her şeyden büyük payı olmuştu…O eser “Doktor Jivago (Zhivago)”ydu.

25 Aralık 1991’de Sovyetler Birliği (İmparatorluğu) tarihe karışırken (gömülürken / yıkılırken) bugünkü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hayatının kendisine en acı veren deneyimini yaşadığını sonradan itiraf edecekti.

Vladimir Putin, Beyaz Saray fotoğrafçısı Pete Souza’nın 1988’de Moskova Kızıl Meydan’da çektiği bir fotoğrafta o sırada Sovyetler Birliği’ni ziyaret etmekte olan ve küçük bir Rus çocuğun elini sıkmak için hamle yapan ABD Başkanı Ronald Reagan’ın karşısında, boynunda fotoğraf makinesi olan turist kamuflajındaki KGB ajanı olarak, görülmekteydi…

Beyazperdenin ikinci sınıf yıldız oyunculuğundan emekli olduktan sonra ABD Devlet Başkanı seçilen Ronald Reagan ABD Başkanlığı yaparken “Dünyanın en eski ikinci mesleği politikacılıktır.Üstelik en eski ikinci meslekle, en eski birinci meslek arasında çok sayıda ortak özellik ve büyük benzerlikler vardır,” diyecekti!

2014'te Ukrayna'nın Kırım'ını işgal eden Vladimir Putin muhaliflerinden en çok Alexei Navalny'den nefret ediyordu...Çünkü Navalny Rusya'ya tam demokrasi gelmesini isteyen Rusların en çok saygı duyduğu activist/ eylemciydi...Navalny önce zehirlendi; Almanya'da tedavi edilip ölümden döndürüldü...

Putin'in kendisine rol modeli olarak seçtiği Stalin döneminde devlet Rus ve Ukrayna çiftçisinin tarım ve hayvancılık ürünlerine silah zoruyla el koydu, bunları yabancı ülkelere sattı; 10 ila 15 milyon Rusya, Kazakistan, Ukrayna vatandaşı açlıktan öldü...

Diktatör Stalin rakibi olarak gördüğü Leon Trotsky'yi etkisiz hale getirmesine rağmen, ona gıcık olduğundan Trotsky İstanbul Büyükada'da sürgünde yaşarken öldürtmeyi planlatmış ve Meksika'dayken de öldürtmüştü (1940)...

Putin'in de canını sıkan pek çok kişiyi öldürttüğüne ilişkin çok yaygın iddialar var:

Alexander Litvinenko (2006'da), Anna Politkovskaya (2006'da), Boris Berezovsky (2013'te), Alexey Navalny (1976-2024)

Putin Mikhail Khodorkovsky'yi ise Alman siyasetçi, Dışişleri eski bakanı Hans Dietrich Genscher'in ricasını kıramadığından özgürlüğüne kavuşturdu... (2013)

Putin'in 2018'de İngiltere'ye kaçan Sergey Skripal'a da suikast düzenlettiğine ilişkin çok sayıda iddia var...Skripal bu suikast girişiminde hayatta kalmayı başardı...

2. NİCHOLAS

Çar 2. Nicholas da kelimenin tam anlamıyla bir diktatördü...Robert Massie gibi tarihçilerin kitaplarında 2. Nicholas'nın iktidar ve emperyal hırsının, başka ülkeleri istila isteğinin, halkına düşünce özgürlüğü, sosyal adalet, fırsat eşitliği, şeffaf yönetim, hukuk devleti, tam demokrasi ve millet meclisi denetimini çok görmesinin, imparatora halkının taleplerini ileten bir dilekçe vermek isteyen masum insanların kitleler halinde katledilmesinin,yoksullara yiyecek ve içecek dağıtımlarının izdihama dönüşerek binlerce kişinin ezilerek ölmesinin, imparatorun kötü yönetiminin, Alman-Danimarka asıllı eşinin kuklası olmasının, ülkedeki derin yoksulluğa hiçbir çare aramamasının, "itibardan tasarruf olmaz" diyerek hiç vazgeçmediği lüks yaşamının, 1904-1917 arasında Rus ordusunun Japonya ve Almanya karşısında aldığı ağır yenilgilerin ayrıntılarını okuyabilirsiniz...(Kaynak kitap: Nicholas ve Alexandra ; Yazarı: Robert Massie)

Tarihin gördüğü en berbat, en aciz, en yeteneksiz, en beceriksiz Rus imparatoruyla kontrol manyağı Alman asıllı eşinin evliliğinin öyküsü bu…Alexandra zayıf karakterli İmparatoru hatalı kararlara sürüklüyordu…İmparatorun kararlarına sürekli olarak müdahale ediyordu…Hatta imparatoru kendisine devlet işleriyle ilgili düzenli rapor vermeye zorluyordu…Alexandra bakanlar kurulunun yönetimini bile İmparatordan elde etmişti…İmparator eşi kaynanasından nefret ettiği için annesinden bile vazgeçmişti…Rus imparatoru ülkedeki en yeteneksiz bürokratları göreve getirmesiyle ün kazanmıştı…Çiftin dört kızı ve bir oğlu dünyaya geldi…2. Nicholas babasının vefatında ve tahttan indirildiğinde çok ağır psikolojik yıkım yaşamış , sinir krizleri geçirmişti…

1914’te 175 milyonluk Rusya nüfusunun büyük bölümü yoksuldu…2. Nicholas “İtibardan Tasarruf Olmaz” düşüncesine sahipti…İmparatorun ağzından çıkan sözler o dönemde kanun kabul edilmekteydi…Onun döneminde Polonya Rus işgali altındaydı…Büyükbabası suikast sonucu hayatını kaybetmişti… İmparator olmadan önce bir dünya gezisine çıkarak Monaco’dan Mısır’a dünyayı dolaşmıştı…2. Nicholas anayasal yetkilerinin daraltılmasına karşı çıkıyordu…Kore’yi Japonya’ya kaptırmamak uğruna onbinlerce Rusun ölmesine yol açtı; onları ölüme yolladı…İmparatordan birazcık insan hakları, fırsat eşitliği, sosyal adalet, İngiltere tarzı Parlamenter demokrasi ve hukuk devleti talep edenleri diktatörün / Çarın askerleri kitleler halinde öldürdü…

Alman İmparatoru Rus imparatorunun kuzeni olmasına rağmen Rusya’ya savaş açtı…Birinci Dünya Savaşı Rusya, Almanya ve İngiltere’yi yöneten akraba kralların savaşıydı…

Almanya sanayileşmişti; Rusya ise tarım ülkesiydi…Savaşta Rusya askerlerinin hepsine gereken silah, cephane, mühimmat, giysiyi, yiyeceği ve at, demiryolu gibi ulaşım araçlarını temin edemedi…Rus askerine günde 3 kurşun veriliyordu…Üç Rus askerinden ikisine savaşmak için gereken malzeme temin edilemiyordu…Erler amirlerine çoğu zaman isyan ederken, askerler arasında intihar olayları çok yaygındı…Rus ordusu Avusturya ve Almanyayla savaşırken milyonlarca ölü verdi…Rus askerler kitleler halinde savaştıkları ülkelerin askerlerine teslim oluyordu…Savaş esnasında ülkede açlık çok yaygındı…Yoksul halk açlıktan bulduğu her yiyecek mağazasını,fırını, dükkanı yağmalıyordu…

1904-1917 arasındaki savaşlar ülke hazinesinin iflas etmesine yol açmıştı…Ülkede kargaşa, istikrarsızlık, huzursuzluk, yağma ve talan düzeni hakimdi…Cezaevleri ve işkencehaneler dolup taşıyordu.Baskıcı bir düzen ve sansür ortamı vardı..Ayaklar baş başlar ayak olmuştu adeta…Yoksulluk ülke çapında çok yaygındı; Japonya, Almanya ve Avusturya orduları karşısında alınan ağır yenilgiler ülkedeki yiyecek, yakacak kıtlığı , açlıktan ve soğuktan ölümler dönemin özelliği haline gelmişti…Bu da ülke çapında protesto gösterilerine, grevlere, ayaklanmalara ve İmparatorluk yönetiminin yıkılmasına yol açtı…Kuzeni İngiltere Kralı bile tahttan indirilen Rus imparatorunu ülkesine istemezken Lenin Almanya ile anlaşarak İsviçre’den Saint Petersburg’a döndü ve Rus ordusunun Almanyayla savaşına son verdi…

Birinci Dünya Savaşı’nda 3,5 milyon Rus vatandaşı ölürken,1917-1922 arasındaki Rus iç savaşında 10 milyona yakın kişi öldü…

Nicholas and Alexandra filminde Lenin, Troçki (Rusya’nın Robespierre’i) ve Stalin gibi karakterlere de (özellikle Lenin’e) yer veriliyor…

Nicholas 1917'de halk ayaklanmasıyla devrildi ve 1918'de idam edildi ; ancak 2. Nicholas'dan sonra Rusya'da Lenin, Trotsky, Stalin,Putin gibi yeni diktatörler mutlak hakimiyet kurdu...

DOCTOR ZHIVAGO

Romanın sinema uyarlaması 1965'te ABD-Kanada sinemalarında 110 milyon 615 bin seyirciye ulaştı...1966'da yılında film Cannes film festivalinde büyük ödül Altın Palmiye için yarıştı...

Sabri Ülker'in ve milyonlarca çocuğa sinemayı sevdiren Ülker Ailesi’nin başucu filmi hiç değişmedi!

“Doktor Jivago” filmi, beşer OSCAR ile Altın Küre ödülü kazanmış ve 1966 Cannes Festivali’nde büyük ödül Altın Palmiye için yarışmıştı.

Yapımcılığını Sophia Loren’in kocası Carlo Ponti’nin, görüntü yönetmenliğini mesleklerinin en büyük ustalarından Freddie Young ile Nicolas Roeg’in üstlendiği “Doktor Jivago”, yılın en iyi dram filmi, yönetmeni, erkek oyuncusu (Ömer Şerif), senaryosu, özgün müziği dallarında Altın Küre, yılın en iyi senaryosu, görüntü yönetmeni, sanat yönetmeni, giysi tasarımı ve özgün müziği dallarındaysa OSCAR ödülü elde edecekti.

Yahudi asıllı Rus yazar Boris Pasternak (1890-1960) Sovyetler Birliği dışına kaçırılarak ilk kez 1957’de İtalya’da yayınlanan romanının da etkisiyle 1958’de Nobel edebiyat ödülünü almıştı…

Sovyetler Birliği’nde hemen yasaklanan (sakıncalı bulunan) “Doktor Jivago” romanını son 60+ yılda kara borsa aracılığıyla okumayan Rus kalmayacaktı.”

“Doktor Jivago” Sovyet Komünist Partisi’nin uygulamalarını yerden yere vurmaktaydı, Komünizme yöneltilmiş en ağır suçlamaları içermekteydi ve Lenin ile Stalin zamanı zulümlerini tüm dünyanın gözlerinin önüne serdiği için de varolmuş en güçlü anti-Komünist metne dönüşmüştü…

Üstelik Leo Tolstoy’dan (1828-1910) ve Aleksandr Soljenitsin’den (1918-2008) sonraki en büyük Rus yazarlarından birinin elinden çıkmış bir edebiyat şaheseriydi…Öte yandan Komünizmi savunan hiçbir edebiyatçı “Doktor Jivago”nun yanına bile yaklaşabilecek bir esere imza atmayı başaramayacaktı.

“Doktor Jivago”nun beyazperde uyarlamasınıysa, yedi OSCAR ödüllü “The Bridge on the River Kwai-Kwai Köprüsü” (1957’nin filmi Türkiye sinemalarına 1962’de geldi) ve yine yedi OSCAR ödüllü “Lawrence of Arabia-Arabistanlı Lawrence”ın (1962’nin filmi Türkiye’de çok uzun yıllar yasaktı) harika yönetmeni İngiliz David Lean (1908-1991) gerçekleştirecekti.

Sinema tarihinin gördüğü en büyük kusursuzluk arayıcısı ve kadın avcısı olan David Lean “Doktor Jivago”yu Kanada, İspanya, Meksika ve Finlandiya’daki mekanlarda çekti; filmin son sahnesi İspanya ile Portekiz arasındaki Aldeadavila Barajı’nda çekildiğinden çekimlerde kullanılan ülke sayısı beşe çıkmıştı.

“Doktor Jivago”nun yapım bütçesi 11 milyon dolara ulaşırken Larissa (“Lara”) Antipova rolündeki Julie Christie’ye 120 bin dolar ödendi…

”Lawrence of Arabia-Arabistanlı Lawrence”tan da sekiz bin İngiliz Sterlini alan Ömer Şerif, Doktor Yuri Jivago’yu canlandırdığı “Doktor Jivago”dan da aynı ücreti aldı.

“Doktor Jivago”, Central Intelligence Agency (CIA) ve Rusya’dan kaçarak dünyanın her tarafına dağılan Rus diasporasının da (milyonlarca insanın) verdiği destekle son elli yılın en popüler sinema filmlerinden birine, tam bir sinema efsanesine dönüşecekti.

“Doktor Jivago”nun 22 Aralık 1965 New York galasını, 26 Nisan 1966’daki Londra galası ve 5 -20 Mayıs 1966 tarihleri arasındaki Cannes Festivali gösterimi takip etti.

Film, İspanya’da 6 milyonu aşkın seyirciye ulaşan “Doktor Jivago”, İsveç’te 1 milyon 800 bin kişiyi sinema salonlarına getirecekti.

28 Aralık 1968’de Türkiye sinemalarına ulaşan “Doktor Jivago”, 1929’da Sovyetler Birliği’nden (Kırım’dan) Türkiye’ye göç eden / göç etmek zorunda kalan ve sonbahar 1944’te (1944 Türkiye’de girişimci patlaması yaşanan bir yıldı ve Yapı Kredi Bankası’nın da temeli o yıl atılmıştı) Ülker Grubu’nun temellerini atan Sabri Ülker’i de (1920-2012) etki alanına almayı başaracaktı; Sabri Bey filmde anlatılanlarla kendi hayatı arasındaki büyük paralellikleri hemen fark edecek ve bundan çok çok etkilenecekti…

Sabri Ülker, "Doktor Jivago"ya oğlunu (Murat Ülker) ve kızını (Ahsen Ülker Özokur) defalarca götürmek için zamanını ayıracaktı…Oğul Murat Ülker için de her zaman en çok beğendiği film “Doktor Jivago” oldu ve olmaya devam ediyor…

STALİN

Gürcü dilinde şiirler yazan, 1.65 boyundaki Joseph Stalin ve emrindeki çete Haziran 1907de kırk kişinin ölümüne, elli kişinin yaralanmasına yol açan tiflis soygunuyla dünya tarihi sahnesine çıkmıştı...O sıralarda Çarlık polislerinin (Ohranka) eline düşmememek için Finlandiya'ya kaçan Rus Komünist lider Lenin bu soygunu öğrenince çok takdir etmişti...

Stalin 10 ila 15 milyon Ukraynalı, Kazakistan ve Rus (Holodomor Soykırımı-Genocide) dahil 50+ milyon insanı öldürtmüştü!

Stalin'i en iyi anlatan Boris Pasternak , Soljenitsin, Shostakovich gibi Rus entelektüellerin yazdığı metinler oldu...

Stalin'in casusları Stalin'e "Almanya 3 milyon askerle Rusya'ya saldıracak" bilgisini çok önceden ulaştırdı; Stalin bu bilgiye asla inanmadı...

Hitler'i sığınağında intihar ettirebilmek için 27 milyon Rusya vatandaşı canını verdi...Stalin karısını her fırsatta aldatıyordu; bu nedenle karısı intihar etti...

Stalin'in oğlu Yakov ön cephede savaşırken Almanlara esir düştü ve esir kampında öldürüldü...

Stalin Komünist halk ayaklanmasının ilk yıllarındaki çalışma arkadaşı Leon Trostky'i İstanbul Büyükada'da değil Meksika'da öldürtmeyi tercih etti...

Stalin'in eceliyle değil zehirlenerek öldürüldüğü iddiaları var...

Stalin'in Atatürk'ün sağlığında değil vefatının sonrasında Türkiye'den toprak talepleri oldu; Çanakkale ve İstanbul boğazlarında Rus askeri üsleri istedi; Doğu Anadoluyu Doğu Karadenizi istedi...Stalin'in Türkiye'den toprak taleplerine Türkiye'nin verdiği cevap NATO'ya üye olmak ve Amerikan üslerine topraklarını açmak oldu.

Polonyalı film yönetmeni Andrey Wajda’nın babası Katyn Ormanı’nda Stalin'in emriyle Ruslar tarafından öldürülen 26 bin Polonyalıdan biri...

Polonya’da İkinci Dünya Savaşı’ndaki Alman-Sovyet işgali sırasında 3 milyonu Yahudi asıllı toplam 6 milyon insan hayatını kaybetti.

1940 yılında Katyn Ormanı’nda Ruslar tarafından öldürülen 26 bin Polonyalı esir arasında Andrzej Wajda’nın 72. Piyade Alayı’nda yüzbaşı olan ve katledildiğinde 40 yaşında olan babası Jakub Wajda da vardı.Andrzej Wajda babası öldürüldüğünde henüz 14 yaşındaydı…

Wajda, annesi öldüğündeyse 24 yaşındaydı…Andrzej Wajda’nın öğretmenlik yapan annesi on binlerce Polonyalı gibi yıllarca eşinin sağsalim eve dönmesini bekledi durdu. Zaman geçtikçe Bayan Wajda’nın da ümitleri söndü, tükendi.

”Katyn-Katin” filmini çok erken yaşta ölen, acıların kadını, sevgili annesi Aniela Zofia Wajda’ya (1901-1950) ithaf eden Andrzej Wajda delikanlılık yıllarında Alman işgaline karşı direniş hareketi içinde yer aldı.Eylül 1939’da Polonya Almanya ve Sovyet Rusya arasında paylaşıldı.1 Eylül’de Almanlar, 17 Eylül’de Ruslar saldırdı. İşgal ordularının gelişmiş tank ve uçaklarının karşısına çıkarılan çağdışı Polonya süvarilerinin çok acıklı bir yenilgiye, hezimete uğramaktan başka çaresi yoktu. (Seyrediniz: Wajda'nın "Lotna" adlı filmi)

1940 yılının ilk yarısında (Mart başından Haziran başına kadar) diktatör Stalin’in emriyle Sovyet Rusya ordusu, elindeki Polonyalı esirlerden 26 bin kadarını Rusya’nın Smolensk kenti yakınlarındaki “Katyn-Katin” ormanında katletti. Bunlar savaş öncesinde doktor, avukat, akademisyen, mühendis, polis ve din adamı olarak görev alan Polonyalılardı.

”Katyn-Katin” Ormanı katliamı 10 Haziran 1944’te Fransa’daki Oradour-sur-Glane köyündeki erkek, kadın, çocuk, ihtiyar toplam 642 masum sivilin tümünün Almanlarca katledilmesi gibi Avrupa tarihinin unutturulmak istenen on binlerce kötü, berbat anısından biriydi.

“Katyn-Katin” katliamının Ruslar tarafından tamamlanmasından tam bir yıl sonra Haziran 1941’de Alman ordusu (Wehrmacht) üç milyondan fazla askeriyle Sovyet Rusya’yı işgale girişti ve Almanlar Katyn Ormanlarındaki toplu mezarları keşfederek / bularak, Sovyet Rusya’nın insanlık suçunu dünya kamuoyuna açıkladı.

Ruslar Katyn katliamının sorumluluğunu yaklaşık 50 yıl boyunca (1990’a kadar) hiçbir şekilde kabul etmedi ve bu insanlık suçunun da Almanların işlediği diğer binlerce insanlık suçundan biri olduğu propagandasını yaptı.

Rus lider Mihail Gorbaçov, ardından da Boris Yeltsin katliamı diktatör Stalin’in emriyle Rusların yaptığını itiraf etti.

1992’de Rus lider Boris Yeltsin, Polonya Cumhurbaşkanı Lech Walesa’ya Katyn Katliamıyla ilgili verilen emrin Sovyet lider Stalin tarafından imzalanan orijinal belgesini verdi.

Rusya 19. ve 20. yüzyılda terör ve anarşinin hakim olduğu ülkeydi...

Rusya'da ; İmparator-Çar 2. Alexander 1881'de, Başbakan Pyotr Stolypin 1911'de suikastle ortadan kaldırılmıştı...

Joseph Stalin'in ikinci karısı Nadezhda Sergeevna Alliluyeva (1901 – 1932) kocasının başka kadınlarla yatmasını kıskanarak intihar etmişti...Stalin kadınları kağıt mendil gibi kullanmış son yıllarında evindeki temizlik işlerinden ve evin bakımından sorumlu bir kadınla düzenli bir ilşki kurmuştu...Sevgilileri arasında Meksikalı ressam Frida Kahlo da olan Stalin Lenin'in hastalanması ve ölmesi üzerine Sovyetler Birliği'ni yaklaşık 30 yıl demir yumrukla yönetti...

Kremlin’in resmi açıklamasında Stalin’in ikinci karısının intiharı gizlendi ve kadının apandisitten öldüğü belirtilmişti. Yazarlar Birliği’ne mensup yazarlar ortak bir mektupla karısının ölümü için Stalin’e başsağlığı mesajı yayınlamıştı.1917-1923 arasında on milyon insanın nöldürüldüğü Rusya iç savaşının romanı olan "Doktor Jivago"nun yazarı Boris Pasternak bu ortak mektubu imzalamayı reddetmişti.

Karısı intihar eden, oğlu Hitler'in askerlerince öldürülen Stalin'in 1953'teki cenaze töreninde yaklaşık 500 kişinin ezilerek öldüğü biliniyor.

Rus şair ve yazar Olga Vsevolodovna Ivinskaya (1912-1995) "Doktor Jivago" romanındaki Lara karakterine esin kaynağı ve Nobel edebiyat ödüllü yazar Boris Pasternak'ın yasak aşkı olmuştu...Olga İvinskaya iki ayrı dönemde olmak üzere 6 yılını Sovyet cezaevlerinde geçirdi...Filmde (Doctor Zhivago) onu Julie Christie, Kızıl Ordu'nun kurucusu Leon Troçki'yi Tom Courtenay, Boris Pasternak'ı Omar Sharif canlandırdı...

Yararlanılan kaynak:

Anna Pasternak’ın kitabı “Lara: The Untold Love Story That Inspired Doctor Zhivago”