EYLÜL 1936'DA İNGİLİZ KRALI 8. EDWARD DOĞUM GÜNÜNÜ SORDUĞUNDA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK "19 MAYIS" CEVABINI VERMİŞTİ...
PROFESÖR DOKTOR EMRE KONGAR: ("Tarihimizle Yüzleşmek" adlı kitap; Remzi Kitabevi Yayını):
"Türkiye cumhuriyeti 20. yüzyılın en büyük kültürel ve siyasi mucizesidir...Batının Aydınlanma , Endüstrileşme ve Kentleşme süreçlerine dayalı olarak , sermaye ve işçi sınıflarının desteğiyle kurduğu laik ve demokratik rejimi, bu süreçleri yaşamadan ve bu sınıfların desteği olmadan kurmayı başarmıştır Mustafa Kemal Atatürk...(...)
Mustafa Kemal Atatürk gençliğinden beri imparatorluğu kurtarmak için yeni bir devlet modeli peşindedir:
Eski din-tarım imparatorluğunun yerini alacak çağdaş demokratik bir devlet modeli.
Birinci Dünya Savaşı yenilgisi ve Kurtuluş Savaşı Padişah Vahdettin'in Kurtuluş Savaşına karşı tavır takınması ve sonunda İngilizlere sığınışı, ona (Mustafa Kemal Atatürk'e) bu modelini uygulamaya aktarmak açısından yardımcı olmuştur.
Hiç kuşkusuz bu yoldaki en büyük yardımcısı Kurtuluş Savaşı'nın muzaffer başkomutanı kimliğidir.
Kurtuluş Savaşı'nın öteki komutanlarının hilafetçi olmaları onların kahramanlıklarını azaltmaz, sadece siyasal bilinç bakımından Mustafa Kemal'in gerisinde kaldıklarını ve onun devrimci liderlikteki yalnızlığını gösterir. (...)
Mustafa Kemal Atatürk direnişin ilk adımlarını oluşturduğu Samsun'a çıkış anından itibaren Yeni Türkiye'nin siyasal yapısına esas teşkil eden "temsil politikasını" başlatmış, hemen Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri örgütlenmesini kurmuş ve bunların üzerine inşa ettiği Kurtuluş savaşı'nı meşru egemenlik kaynağı olarak gördüğü Büyük Millet Meclisi'yle götürmüştür; yani bir anlamda yeni toplumu oluşturacak devrimler ile Kurtuluş Savaşı sürecini birbirinden ayrışmaz bir biçimde Türkiye Büyük Millet meclisi çatısı altında bütünleştirmiştir...
Anti Emperyalist Savaş ve Aydınlanma Devrimleri
Kurtuluş Savaşı Anadoluyu işgal eden emperyalist güçlere karşı doğrudan doğruya bir direniş savaşıdır, bu niteliğiyle anti emperyalisttir.
Bu konudaki "gayri resmi tarih" anlayışının oluşmasına katkıda bulunan Kemal Tahir gibi Osmanlıcı yazarlar Kurtuluş Savaşı'nın basit bir Türk Yunan savaşı olduğunu ileri sürerler,bu sav doğru değildir; Kurtuluş Savaşı Birinci Dünya savaşı'nın galibi olan tüm büyük devletlere karşı yapılmıştır, zaten gerek Sevr'de, gerek Lozan da muhatabımız bu devletlerdir...
Anti emperyalist nitelikli Kurtuluş Savaşı önce yeni Türkiye'nin bağımsızlığını sağlamış,onu sömürgeleştirmekten kurtarmış, daha sonra da bu bağımsız yapı üzerinde laik ve demokratik bir yapı oluşturmuştur...Bu açıdan bağımsızlık ile aydınlanma devrimleri Atatürk devrimleri yeni bir toplumun oluşturulmasında birbirinden ayrılmaz iki süreç niteliği taşır..."
İLBER ORTAYLI'NIN ANLATIMIYLA İZMİR'İN İŞGALİ VE SONRASI
(İlber Ortaylı'nın "Gazi Mustafa Kemal Atatürk" ve "Türkiye'nin Yakın Tarihi" adlı kitaplarından)
İzmir'in Yunan başbakan Elefterios Venizelos ve İngiliz başbakan Lloyd George'un ittifakıyla yunanlılarca işgal edildiği günlerde şehrin Müslüman nüfusunu Rumeli, Bosna, Girit ve Ege adalarından gelen göçmenlerle yerli Türkler oluşturmaktaydı...İşgal üç yıl üç ay sürecekti...İngiltere Yunanistan'ı hem manen hem maddeten destekliyordu. Bütün harcamalar ingiliz pound'uyla yapılıyordu...İşgalin son günlerinde İzmir'de kıtlık vardı...
İzmir'in 15 Mayıs 1919'daki işgaliyle beraber Mustafa Kemal Anadoluya geçti...Türkiye yenikti bitkindi ama herhangi bir orta doğu veya koloni ülkesinde olmayan bir büyük özelliği vardı; eski bir devletin ve askeri toplumun yüksek ve hızlı örgütlenme kabiliyeti...
10 yıla varan bir sürede Balkanlar, Trablusgarb ve Birinci Dünya Savaşı'nın Doğu cephelerinde olgunlaşmış subay kadrosu Yunanistan'da general Metaksas'ın açıkça ifade ettiği şeyi haklı çıkaracak bir potansiyele sahipti... Hatırlayalım ne demişti Metaksas; "Yunanistan küçük ama onurlu ve müreffeh bir memleket olmak durumundadır, maceraya lüzum yok, İzmir'e çıkılmamalıdır,"
Sonuçta zor zamanda bile karşısındaki ordunun kumanda kademelerinin derlenip toparlanabileceğini Metaksas anlamıştı. Nitekim daha sonra Metaksas "hiç değilse İzmir'de kalınmasını daha fazla ilerlenmemesini de" ısrarla tekrarlamıştı.
15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İngiltere desteğiyle İzmir'e çıkışı üzerine Dokuzuncu Ordu Müfettişi Mustafa Kemal de Bandırma vapuruyla Samsun'a hareket etti...
Atatürk, "Ben Samsun'u ve Samsun halkını gördüğüm zaman memlekete ve millete ait bütün tasavvurlarımın, karararlarımın yerine getirilebilir olduğuna bir defa daha kuvvetle inanmıştım.Samsunluların hal ve durumlarında gördüğüm, gözlerinde okuduğum vatanseverlik, fedakarlık ve ümit tasavvurlarımı müspet bir inanca götürmeye yeterli olmuştu,"
(İlber Ortaylı'nın "Gazi Mustafa Kemal Atatürk" ve "Türkiye'nin Yakın Tarihi" adlı kitaplarından)
KEMAL TAHİR'İN "YORGUN SAVAŞÇI"SI
Kenan Evren tarafından yaktırılan "Yorgun Savaşçı" TRT dizisinin yönetmeni ve senaryo yazarı Halit Refiğ ise bu dizideki işgal İstanbul'uyla ilgili sahneyi şöyle anlatmıştı:
“‘Yorgun Savaşçı’ filminde dramı meydana getiren en ilginç sahnelerden biri Ayasofya sahnesidir. İşgâl altındaki İstanbul’da bir Cuma namazı sahnesidir bu. Yüzbaşı Cemil bir çatışmadan dolayı aranmaktadır, sığınacak bir yer arar. Bu arayış içinde subay arkadaşlarından birine ulaşmaya çalışır. O arkadaşı Ayasofya Camii’nin korunmasında görevlidir. Aralarında durumu konuşurlarken Cuma namazı zamanı gelir. Arkadaşı, ‘Ben cumayı kılayım, geleyim,’ der ve namaza gider. Yüzbaşı Cemil bir sürü İngiliz ve Fransız askerin arasına karışıp camiye girer. Caminin üst katındaki Ayasofya’nın kilise olarak kullanıldığı zamandan kalma mozaikleri görür ve inceler. İngiliz ve Fransız askerleri de o mozaiklere bakmaktadır. Aşağıdaysa Cuma namazı kılınmaktadır. Türklerle işgâl ordularına mensup Hindistan’lı ve Senegal’li Müslüman askerler beraber namaz kılmaktadır. Yüzbaşı Cemil ise İngiliz ve Fransız askerleriyle birlikte yapının kilise geçmişinden kalan mozaikleri incelemeyi tercih eder. O sahne ‘Yorgun Savaşçı’nın kişisel dramını vermek bakımından anahtar sahnelerden biriydi. Vatanını işgâl ordularından kurtarmak için canını ortaya koyan Yüzbaşı Cemil dini vecibelerini yerine getirmek konusunda istekli değildir. Bu Kemal Tahir’in romanındaki bir sahneydi, ben de diziye aldım.”
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NIN SONU GÖRÜNÜRKEN LONDRA'DA SKYES & PICOT (16 MAYIS 1916) , LİMNİ ADASI'NDA MONDROS (30 EKİM 1918) ANLAŞMALARI İMZALANMIŞ , 13 KASIM KASIM 1918 ÇARŞAMBA GÜNÜ 55 DÜŞMAN GEMİSİ SKYES PICOT VE MONDROS ANLAŞMALARINI UYGULAMAK-HAYATA GEÇİRMEK YANİ TÜRK TOPRAKLARINI PAYLAŞMAK İÇİN İSTANBUL BOĞAZINA DEMİRLEMİŞLERDİ...
9 Haziran 1908 tarihinde de Finlandiya Körfezi'nin Baltık kıyısında bulunan, günümüzde Estonya'nın başkenti olan Reval'de İngiltere Kralı VII. Edward ile Rus İmparatoru II. Nicholas Osmanlı ülkesini nasıl paylaşacaklarını konuşmuşlardı...
MAREŞAL, GAZİ, CUMHURBAŞKANI, BAŞKOMUTAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN 'İSTİKLAL MARŞI'YLA BİRLİKTE EN ÇOK SEVDİĞİ MARŞ 'DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ'TIR.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN KARADENİZ'DE GEÇEN DÖRT GÜNLÜK (16 MAYIS 1919 CUMA, 17 MAYIS 1919 CUMARTESİ, 18 MAYIS 1919 PAZAR , 19 MAYIS 1919 PAZARTESİ) YOLCULUK SIRASINDA KIYIYA PARALEL İLERLEYEN VAPURUN GÜVERTESİNDE BİRÇOK KEZ BU MARŞI SÖYLEDİĞİ BİLİNİYOR...
'DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ"IN MÜZİĞİ İSVEÇLİ FELIX KORBIG'IN BESTESİNDEN UYARLANDI...
Dağ başını duman almış marşının orijinali:
tre trallande jantor
Şarkı söyleyen üç kız
https://www.youtube.com/watch?v=S877sNgxkOw
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE ARKADAŞLARI 19 MAYIS 1919 PAZARTESİ GÜNÜ SAMSUN'A ÇIKTILAR VE CAN GÜVENLİKLERİ İÇİN BURANIN HİÇ DE UYGUN BİR YER OLMADIĞINI HEMEN ANLADILAR...O SIRALARDA RUM ÇETELERİ KARADENİZ'DE YUNANİSTAN'IN UYDUSU OLACAK BİR DEVLET KURMAK İÇİN TÜRKLERİ ÖLDÜRMEKTEYDİ...
ÖTE YANDAN, ANADOLU'DA YUNANİSTAN'A TAM BAĞIMLI YUNAN DEVLETLERİNİN KURULMASI PLANININ EN BÜYÜK DESTEKÇİLERİ 5. GEORGE, LLOYD GEORGE , LORD CURZON, WINSTON CHURCHILL TARAFINDAN KARADENİZE YOLLANAN İNGİLİZ ASKERLER HER YANDA VATANSEVER AVINA ÇIKMIŞ DURUMDAYDI...BU NEDENLE MUSTAFA KEMAL VE ARKADAŞLARI SAMSUN'DAN AYRILARAK OTOMOBİLLE HAVZA'YA DOĞRU HAREKET ETTİLER...YAŞLI ŞOFÖR GAYRİMÜSLİM BİR OSMANLI VATANDAŞIYDI...
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ÖNDE ŞOFÖRÜN YANINDA OTURUYORDU.HURDA ALMAN BENZ OTOMOBİL ARIZALANIP YOLDA KALINCA MUSTAFA KEMAL VE ARKADAŞLARI YÜRÜYEREK HAVZA'YA ULAŞMAYA ÇALIŞTILAR...
MUSTAFA KEMAL VE ARKADAŞLARI İNCE İNCE YAĞAN YAĞMUR ALTINDA KARAGEÇMİŞ KÖYÜNE DOĞRU YÜRÜNÜRKEN HEP BİRLİKTE DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ'I SÖYLEDİLER... KARAGEÇMİŞ KÖYÜ'NDE GECEYİ GEÇİRDİKTEN SONRA HAVZA'YA DOĞRU YOLA ÇIKACAKLARDI...
BU ARADA ATATÜRK VE ÇALIŞMA ARKADAŞLARININ OTOMOBİL BOZULUNCA YÜRÜYEREK ULAŞMAYA ÇALIŞTIKLARI HAVZA RUM ÇETELERİNİN EN ÇOK FAALİYET GÖSTERDİĞİ BÖLGELERDEN BİRİYDİ...RUM PAPAZ RUM ÇETECİLERE ÖNDERLİK EDİYOR VE KARADENİZ'DE RUM DEVLETİ KURABİLMEK İÇİN TÜRKLERİ KATLEDİYORLARDI...
AYDIN OY'UN KİTABI 'ŞİİR DÜNYAMIZDA ATATÜRK'DE ATATÜRK VE ARKADAŞLARININ OTOMOBİL BOZULDUKTAN SONRA 'DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ' MARŞINI SÖYLEDİKLERİ YERİN KONUMUNU BİLE AÇIKLAR: ÇAMLIBEL...
EYLÜL 1936'DA İNGİLİZ KRALI 8. EDWARD DOĞUM GÜNÜNÜ SORDUĞUNDA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK "19 MAYIS" CEVABINI VERMİŞTİ...
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 19 MAYIS 1938 PERŞEMBE GÜNÜ SAAT 15:00'TE ANKARA STADYUMU'NDA TOPLANMIŞ BULUNAN ANKARALILARI SON KEZ SELAMLADI...BU ANKARALILARIN ATATÜRK'Ü SON GÖRÜŞLERİ OLDU...
O GÜNÜN ANISINA ANKARA STADI'NIN ADI SONRADAN 19 MAYIS STADYUMU OLARAK DEĞİŞTİRİLDİ...TÖREN BİTİNCE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK TREN GARINA GİDEREK MERSİN'E DOĞRU HAREKET ETTİ...TRENDE 'ÇOK ŞİŞMANLADIM BAKIN PANTOLONLARIM DAR GELMEYE BAŞLADI' DİYECEKTİ...
OYSA KARNINDAKİ ŞİŞKİNLİĞİN NEDENİ KENDİSİNİ KEMİREN YİYİP BİTİREN HASTALIĞININ NEDEN OLDUĞU BİRİKMİŞ ASİTTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİ...
Ruhi Su - Dağ Başını Duman Almış (Mustafa Orijinal Film Müzikleri)
https://www.youtube.com/watch?v=D9tdyY_5DDcDağ
Başını Duman Almış | Ruhi Su & Dostlar Korosu
https://www.youtube.com/watch?v=JrKm9fF-5AM
Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akarGüneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar
la la la lay lay
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin inlesin
Bu gök, deniz nerede var
Nerede bu dağlar taşlar
Bu ağaçlar güzel kuşlar
Yürüyelim arkadaşlar
la la la lay lay
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin inlesin
Her geceyi güneş boğar
Ülkemizin günü doğar;
Yol uzun da olsa ne var
Yürüyelim arkadaşlar
La la la lay
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin inlesin
Dağ Başını Duman Almış
Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin
Bu ağaçlar güzel kuşlar
Ya bu insanlar insanlar
Güneş ufuktan bir gün doğar
Yürüyelim…
MAREŞAL, GAZİ, CUMHURBAŞKANI, BAŞKOMUTAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN 'İSTİKLAL MARŞI'YLA BİRLİKTE EN ÇOK SEVDİĞİ MARŞ 'DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ'TIR.
'DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ"IN MELODİSİNİ SELİM SIRRI TARCAN (1874-1957) YÜKSEK EĞİTİM İÇİN GİTTİĞİ İSVEÇ'TE DUYMUŞTU. ORİJİNALİ 'ŞARKI SÖYLEYEN ÜÇ KIZ" ADLI ŞARKIYDI.TARCAN ŞARKININ NOTALARINI KAYDEDERKEN 'BEN BUNU JİMNASTİK YAPILIRKEN KULLANIRIM DİYE DÜŞÜNMÜŞTÜ.
TÜRKÇE ÖĞRETMENİ VE ŞAİR ALİ ULVİ ELÖVE (1881-1975) TARCAN'IN RİCASI ÜZERİNE İSTANBUL MODA'DAKİ ERKEK ÖĞRETMEN OKULU'NUN DENİZE BAKAN ODASINDA PENCERE KENARINA OTURMUŞ KARELİ DEFTERİNE MAVİ MÜREKKEPLE 'DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ' MARŞININ SÖZLERİNİ YAZMIŞTI...
'DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ' MARŞI İLK KEZ 1916'DA İSTANBUL MODA'DAKİ ERKEK ÖĞRETMEN OKULU'NUN BEDEN EĞİTİMİ GÖSTERİLERİ SIRASINDA SÖYLENDİ...
MARŞIN SÖZLERİNİ ŞAİR ALİ ULVİ ELÖVE YAZDI.ALİ ULVİ ELÖVE 1881'DE SELANİK'TE DÜNYAYA GELDİ VE 1975'TE İSTANBUL'DA 94 YAŞINDA VEFAT ETTİ...
ALİ ULVİ ELÖVE İSTANBUL ERKEK ÖĞRETMEN OKULU'NDAKİ GÖREVİ SIRASINDA MÜZİK ÖĞRETMENİ VİYOLONİST ZEKİ ÜNGÖR VE BEDEN EĞİTİMİ ÖĞRETMENİ FLÜTÇÜ ADNAN BEYLE BİRLİKTE AVRUPA KÖKENLİ BESTELERE SÖZLER YAZMAYA BAŞLADI...
'DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ"IN MÜZİĞİ İSVEÇLİ FELIX KORBIG'IN 'Tre Trallande jamtor' ADLI BESTESİNDEN UYARLANDI...
ŞARKININ SÖZLERİNE BESTEYİ UYARLAYAN VİYOLONİST ZEKİ ÜNGÖR...NOT: O DÖNEMDE AT, OTOMOBİL GİBİ ULAŞIM ARAÇLARI TÜRK ASKERLERİ İÇİN BULUNMAZ NİMET BULUNMAZ LÜKSTÜ...
METİN ERGİN "İŞTE BİZ BÖYLEYİZ" ADLI KİTABINDA (SAYFA: 115) ÇANAKKALE SAVAŞI GAZİSİ BABASININ ÖYKÜSÜNÜ ŞÖYLE ANLATTI: 'BABAM 1915'TE 16 YAŞLARINDAKİ TÜRK ASKERLERİNDEN BİRİYDİ...ATI OLMADIĞINDAN DAVUTPAŞA KIŞLASI'NDAN ÇANAKKALE'YE SAVAŞMAYA 12 GÜN BOYUNCA İSTANBUL'DAN ÇANAKKALEYE YÜRÜYE YÜRÜYE GİTMİŞTİ!
"OSMANLI ÜLKESİ HASTA ADAMDIR!" BAHSİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?
"Pascali's Island" romanı ve filmi 2. Abdülhamid döneminin son günlerinde Yıldız Sarayına ihbar mektupları yağdıran bir muhbiri odak alır ve Rusya liderinin 1853'te "Hasta Adam" adını verdiği Osmanlı'nın çöküş günlerine mikro bir bakış atar...Tek bir savaş gemisinin (Yunanistan'a ait Georgios Averof) bile savaşın ve Osmanlı Devleti'nin kaderini değiştirdiği günlerin hemen öncesini anlatır...
"Hasta Adam" tanımlaması nasıl ortaya çıktı?
Rusya Çarı (İmparatoru) 1. Nicholas (1796-1855) İngiltere'nin Rusya elçisi Seymour'a (21 September 1797 – 2 February 1880) 9 Ocak 1953’de daha sonra ünlü olacak o deyimi ilk defa kullanarak, Osmanlı Devleti’nin “hasta adam” olduğunu ve mirasının paylaşılması için tedbir almanın yararlı olacağını söyledi. Seymour'da Çar'la yaptığı bu sohbeti Londra'ya rapor edince Çar'ın bu hasta adam benzetmesi her tarafa yayılmıştı.
Çar, 9 Ocak 1853’te İngiliz elçisi Sir George Hamilton Seymour’a şunları söyledi:“İngiltere için beslediğim duyguları bilirsiniz. Bence İngiltere hükümeti ile hükümetimin anlaşması esastır. Böyle bir anlaşmayı gerektiren şartlar, hiçbir vakit bugünkü kadar önemli değildi. Biz anlaştıktan sonra, Batı Avrupa devletleri umurumda bile değil. Bence hiçbir değeri yok.Osmanlıya gelince, bu bambaşka bir problemdir. Bu devlet buhranlı bir durumdadır.Başımıza pek çok işler çıkarabilir.”
İngiliz elçisi, Çar’dan Osmanlı hakkındaki düşüncelerini detaylandırmasını talep edince Çar şöyle devam etti: “Kollarımız arasında hasta bir adam var. Çok hasta. Size açıkça söylemeliyim ki, gereken bütün tedbirleri almadan önce, onu günün birinde kaybetmemiz büyük felaket olacaktır. Osmanlı ansızın ölebilir. Ölüleri diriltemeyiz. Osmanlı ölünce bir daha dirilmemek üzere ölecektir. İşte bunun içindir ki size soruyorum: Böyle bir olay ile kargaşalık, anarşi ve hatta bir Avrupa savaşı karşısında kalmaktansa, önceden tedbir almak daha akıllıca bir hareket olmaz mı?”
İngiliz elçisi Sir Hamilton Seymour’un Çar’a verdiği cevap ise şöyleydi:
“Niçin daima Osmanlının öleceğini hesaba katarak bu felaketten önce veya sonra tedbirler almayı düşünmeli? Niçin hastayı tedavi etmeyi düşünmemeli?”
“Majesteleri lütfen beni mazur görsünler. Şunu söylemek zorundayım ki, kuvvetli ve alicenap adama, zayıf ve hasta adamı korumak düşer.” Seymour aynı zamanda, hasta adamın iyi olmak için, onu ameliyat edecek bir operatöre değil, onu tedavi edecek bir doktora ihtiyacı olduğunu söylemiştir.
14 Ocak 1853’te İngiliz elçi Seymour’u yanına davet eden Çar konuyu tekrar açarak," şimdi sizinle bir dost ve bir centilmen gibi konuşmak istiyorum" diyerek, İngiltere’nin İstanbul’a yerleşme gibi bir niyeti varsa, buna müsaade etmeyeceğini, kendisinin İstanbul’da gözü olmadığını, fakat önleyici tedbir alınmazsa, İstanbul'u geçici olarak işgal etmesinin zorunlu olacağını bildirdi.Çar, Şubat ayındaki konuşmasında da Osmanlı hakkındaki teklifini açıkladı:
Eflak & Boğdan , Bulgaristan ve Sırbistan Rusya’nın himayesi altına verilecek, İngiltere de Mısır ile Girit’i alacaktı. Çar bu konuda şöyle diyordu: “Osmanlı Devleti’nin yıkılışından sonra mirası bölüşüldüğü zaman, İngiltere Mısır’ı işgal ederse, tarafımdan hiçbir itiraz yapılmayacaktır. Kandiye (Girit) hakkında da aynı şeyi söyleyebilirim. Bu da size daha çok yakışır ve niçin orası İngiliz ülkesi olmasın.” Çarın teklifine göre, İstanbul bağımsız şehir olacaktı. İngiltere, Çarın teklifini reddetti. Eğer Çar İngiltere’yi ikna edebilmiş olsaydı, hasta adamın ölümünü ilan edecekti.
Çar, bütün girişimlerine rağmen İngiltere’yi kendi tarafına çekemeyince, Osmanlı Devleti aleyhinde tek başına harekete geçmeye karar verdi.
Amiral Pavel Stepanovich Nakhimov (1802-1855) komutasındaki Rus filosunun 30 Kasım 1853 günü Batum’daki Türk kuvvetlerine yiyecek ve cephane götüren 12 parçalık Türk filosunu Sinop limanında yakıp, tarihe Sinop baskını diye geçen olayı gerçekleştirmesi ve 4000 kişiyi öldürmesiyle Çar planlarını hayata geçirmeye başladı.
YARARLANILAN DİĞER KAYNAK KİTAPLAR:
1-LORD KINROSS 'ATATÜRK: BİR MİLLETİN YENİDEN DOĞUŞU'
2-YILMAZ ÖZDİL "MUSTAFA KEMAL'
3-CAN DÜNDAR 'SARI ZEYBEK : ATATÜRK'ÜN SON 300 GÜNÜ
4-AYDIN OY 'ŞİİR DÜNYAMIZDA ATATÜRK'