- Takipte Kalın
- Tweet
Yıllardır
Antalyamızın kanayan yarasıdır 100. Yıl Bulvarı’nın batı ucunda yer alan o
kocaman yapı adası. Plan şartrları ile oynandı, mahkemelik oldu, sonunda bir
bölümüne 33 bin kişilik stad, bir bölümüne de 10 bin kişilik spor salonu
yapıldı, plan şartları yerine getirilmiş oldu hesapça... Ama alan o kadar büyük
ki, hala yapılaşmamış bir bölüm var ve bu bölüm de günümüzde TOKİ eliyle yapılan
planlamalar sonucu yapılaşacak. Bakalım bu konuyu kimler takipte ve kimler
elini taşın altına koyup, konuyu yargı boyutunda takip edecek ve hangi mahkeme
yürütmeyi durdurma kararı verecek?
Bundan yıllar
öncesi idi, kent iktidarında gene AKP’li Menderes Türel vardı. Menderes Bey BŞB
meclisinde bu alanın plan koşullarını değiştirebilmek için epey ter dökmüş,
imar planında sportif amaçlı rekreatif alan olarak ayrılmış bu koskoca adanın
40 bin metrekarelik bölümünü konut ve ticari amaçlı yapılaşmaya açmak üzere
plan tadilatını belediye meclisinden geçirmişti. Ancak Sayın Türel ve AKP’nin
çok istediği bu plan tadilatı, sivil toplum kuruluşlarının tepkileri ile
Antalya gündemine taşınmış, Antalya Barosu önceki başkanlarından, dönemin
belediye meclis üyesi Av. Cengizhan Gököz’ün açtığı dava ile iptal edilerek
uygulama şansı bulunamadan rafa kalkmıştı. Sonraki seçimde Mustafa Akaydın Hoca
işbaşına geldi ve bu alanda yapılaşma üzerine hatalar yapılmaya devam etti. Bu
dönemde de yapılan hatalar sonucu Antalya BŞB ilk dönemde yükleniciliği almış
olan, ancak mahkeme kararıyla uygulama durdurulunca açıkta kalan firma ile mahkemelik
oldu, sürecin hatalı yönetilmesi sonucu da aslında sözleşmede ‘teknik ve hukuki
olarak proje iptal edildiğinde belediyeye bir tazminat hükmü doğmayacağı’
maddesi olmasına rağmen, yükleniciye sulh yoluyla 30 milyon TL tazminat ödemek
zorunda kaldı. Kısaca Antalya halkı bu alan için bir de tazminat ödedi. Yani
sıkıntıların bir ayağında da CHP’li Akaydın Hoca’nın hatalı kent yönetimi yer
alıyor.
Sonraki
yıllarda (2016) plan şartlarına uygun olarak bu alanın bir bölümüne sportif
tesisler inşa edildi. Ancak Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafındaki o meşhur
40 dönümlük bölüm boş bırakıldı. Hepimiz merakla burada ne yapılacak acaba diye
beklerken, alan plan tadilatı ile turizm, ticari alan lejandına sahip oldu ve
bu amaçla kullanılmak üzere iki kez ihaleye çıkıldı. Ancak bu ihalelerde talip
çıkmayınca, arsanın kenarına bu bölümün TOKİ eliyle değerlendirileceği yazılı
bir tabela konuldu. Antalya’daki her şeyi kalıbına uydurup, bir şekilde
rantiyecilere fırsat tanıyan kent yönetimi, bu kez de formülü buldu ve pek çok
denetleme şartından muaf olan TOKİ’ye bu alan verilerek, istedikleri ticari
ağırlıklı, turizmt projesini gerçekleştirme yoluna gidildi.
Şimdi
kentimizin konu ile ilgili meslek odalarına, sivil toplum kuruluşlarına,
belediye meclis üyelerine ve doğrudan Antalya halkına önemli bir görev düşüyor.
Elbette demokratik yollardan, bu projenin hayata geçirilmesine karşı çıkılmalı,
kentimize yarardan çok zarar getirecek böyle bir projenin negatif tarafları
üzerinde yoğunlaşılarak, idare bu tasarruftan vazgeçirilmelidir. Aynı zamanda
da kente gönül vermiş, pek çoğu siyasi yelpazede çeşitli görevlerde bulunmuş ve
bulunmakta olan hukukçularımızın da
yasaların açıklarına sığınılarak yapılacak olan bu uygulamanın durdurulması
için kamuyu ve çevreyi koruyan yasa maddeleri üzerinden bu uygulamanın
durdurulması için üzerlerine düşeni yapmaları gerekmekte. Aslında çok farklı
bir biçimde lokal olarak kullanılabilecek spor alanları ve bir yeşil alan
olarak kullanılması amacıyla 1/25000 ölçekli plana işlenmiş bu yapı adasına
ulusal ve uluslararası müsabakalar oynanabilecek iki spor tesisi yapılması ile
oluşan trafik yükü ile Meltem Mahallesi’nin tamamını ve Bahçelievler Mahallesi’nin
önemli bir bölümünü etkileyen otopark sorunu bile bu tarz yapılaşmanın
anlamsızlığını ve kent bağlamındaki sıkıntıları ortaya koymakta. İlave olarak bu
yapılaşmanın getireceği ek zararlara da şöyle bir bakarsak bu projenin neden
gerçekleştirilmemesi gerektiği daha iyi anlaşılır kanısındayım.
Oluşturulacak
ticari yapılaşma ve turizm tesisleri (herhalde otel kastedilmekte) trafik
yoğunluğunu ve otopark sorununu misliyle katlayacaktır. Sayın Menderes Türel’in
“Biz Falez Otel köşesini, altındaki battı-çıktı geçitle birlikte buranın trafik
yükünü çözmek için yıllar önce planladık ve yaptık” demesi çok anlam ifade
etmemekte, o kavşak ne yazık ki bugün bile en azından stadyumda maç olduğu
günler büyük bir sıkışıklığa sahne olmaktadır. Gelecekteki yükü nasıl kaldırır
bilemem.
İnşaası büyük
çapta biten Eğitim ve Araştırma Hastanesi ek binalarının getirdiği ek trafik
yükü ile bu yapılaşmanın getireceği ek yük birleştiğinde, Perşembe günleri kurulan Meltem Semt Pazarı’nın
yarattığı keşmekeş göz önündeyken, Tarık Akıltopu Caddesi’nin trafiğinin ne
hale geleceğini düşünmek bile akıllara zarar bir durum olacaktır.
Daha yazacak
çok negatif durum var ama yerimiz bu kadar. Dahasını gelecek haftalarda takip
edip, yazacağım.
Bence her
şeyin başında bu yapı adası üzerinde spor alanları inşa edilmiş ve iyi kötü
amacına uygun bir sistem kurulmuşken, 40 bin metrekarelik bölüme de bir yüzme
havuzu, bir buz hokeyi (ülkemizde büyük gelişme kaydeden bir spor branşıdır) sahası
ve bir de çok amaçlı spor salonu (voleybol, hentbol salonları içeren) inşa
edilmeli, kentimizin ihtiyacı olan spor tesislerinin en azından önemli bir
bölümünün bu alanda toplu olarak yer alması sağlanmalıdır. Çevresindeki
parklarla birlikte bu alan, genç, yaşlı Antalyalıların hafta sonu buluşma
noktası haline getirilebilir ve böylece Işıklar’daki yok edilen Atatürk Spor
Salonu’nun havası bu alanda yeniden yaşam bulabilir. Ya da bu alan bir afet
anında halkın toplanma noktalarından biri olarak da kullanılmak üzere
düzenlenemez mi? Antalyamızın son dönemde yaşadığı orta ölçekli depremler
sonrasında iki gündür bilim adamları daha büyük bir deprem beklentisinden söz
etmeye başlamışlardır. Böyle bir afet durumunda halkın sağlıklı bir biçimde
toplanacağı bir alana şiddetle ihtiyaç olacaktır. Bu alana devasa gökdelen
dikip, kentin silüetini bozmak yerine daha akılcı davranıp, bu alanı içinde
afet toplanma bölümünün de var olacağı bir kompleks olarak planlamak ve böylece
dünya kenti olduğunu defaten vurguladığımız Antalyamızı gerçekten uygarlığın
gereklerini yerine getirmiş bir kent olarak dünyaya sunamaz mıyız! Her şey illa
ki ranta mı kurban edilmek zorunda!