Haremlik-selamlık; kadın ve erkek topluluklarının kendilerine ayrılmış farklı ortamlarda, bölgelerde bir araya gelmeleri, bir arada bulunmamaları için yapılan bir düzenlemedir. Kadın topluluklarına mahsus kılınan yere “Haremlik”, erkeklere mahsus yere de “Selamlık” denmiştir.

21-22 Kasım 1916 Salı ve Çarşamba akşamları yemekten sonra Mustafa Kemal Doğu Anadolu bölgesindeydi...Gülnur Aksop ile İbrahim Karakaş'ın "Atatürk Atatürk'ü Anlatıyor" adlı kitabına (Poseidon Yayınevi) göre Mustafa Kemal, kurmay başkanıyla gelecekte fırsat bulabilirse kadınların tesettür tarzı giyime zorlanmasının önüne geçme konusunda yapmak istediklerini içeren bir sohbet yapıyor...Anne adaylarına özgürlüklerini vermek istediğini dile getiriyor...(Sayfa 183-184)

Mustafa Kemal, 27 Ocak 1916’da karargâhı Edirne’de bulunan 16. Kolordu Komutanlığı’na atandı. Kısa süre sonra bu kolordunun aynı isimle Diyarbakır’da kurulması kararı üzerine yine kolordu komutanı olarak 11 Mart 1916’da Doğu Cephesi’ne tayin edildi. Mustafa Kemal, 26 Mart 1916’da Diyarbakır’a gelerek komutayı devraldı. 1 Nisan 1916’da generalliğe yükseltildi. Diyarbakır’a gelişini takiben kısa bir hazırlıktan sonra 3 Ağustos 1916 sabahı emrindeki kuvvetleri, Bitlis ve Muş yönünde taarruza geçirdi. Ruslar ile iki tümenimiz arasında taarruz ve karşı taarruz şeklinde şiddetli çarpışmalar oldu. Nihayet 8 Ağustos 1916 sabahı Muş, aynı günün akşamı Bitlis, kuvvetlerimiz tarafından düşman işgalinden kurtarıldı. Muş; ne yazık ki 25 Ağustos 1916’da tekrar Rusların eline düştü. Mustafa Kemal Paşa, Aralık 1916’da Ahmet İzzet Paşa’nın izinli olarak bir süre İstanbul’a gitmesi üzerine vekâleten 2. Ordu Komutanlığı’na tayin edildi. Mustafa Kemal Paşa, sonradan 2. Ordu Komutanlığı sırasında, 14 Mayıs 1917’de Muş’u ikinci defa Rus işgalinden kurtardı. Karargâhı Diyarbakır’da olan 2. Ordu Komutanlığı’nda ordunun kurmay başkanı Albay İsmet (İnönü) Bey idi. Mustafa Kemal'in İnönü ile yakından tanışması, emir-komuta zinciri içinde çalışması bu tarihlere rastladı.

29 Nisan 2025 Akdeniz Gerçek Gazetesi haberi: Millet Kütüphanesi’nde Şok Görüntü! Cinsiyet Ayrımı Tepki Çekti Türkiye’nin en büyük ikinci kütüphanesi olan Gaziantep Şahinbey Millet Kütüphanesi’nde karma kullanılan sosyal alanların kadın ve erkek olarak ayrıldığı ortaya çıktı.

2

"Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim," Mustafa Kemal Atatürk

1 Ağustos 1914 Cumartesi günü Rus Maliye Bakanı Kont Sergej Vitte / Sergius Vitte (1849-1915) Almanya'nın Rusya'ya savaş ilanı üzerine "Her şeyimizi kaybedeceğiz...300 yıllık geçmişi olan Romanov hanedanı da (1613-1917) son bulacak" demişti...Vitte Rus Çarı, Otokrat ve diktatör 2. Nicholas'yı azarlamış "Her şeyini kaybetmeye mahkumsun...Bu savaşı kazanman mümkün değil" diye uyarmıştı...Çar Sırbistan'ın Avusturya Macaristan ve Almanya tarafından cezalandırılmasına karşı çıkmış, Rus ordusuna seferberlik emri yollamış, bunun üzerine Almanya Rusya'ya savaş ilan etmişti...Vitte bir yıl sonra beyin tümöründen vefat etti...

Rusya tarihçisi Robert Massie: "Kont Vitte dehşete kapılmıştı...Sonraki 10 yılda en az 13 milyon Rus öldürüldü ya da açlıktan, salgın hastalıklardan, ilaçsızlıktan öldü..."

Askere alınan her üç Rustan sadece birine tüfek verilebiliyordu...Askere günde sadece üç mermi veriliyordu...1914'te 164 milyon nüfuslu Rusya tarım ve hayvancılık ülkesiydi...Aynı yıl Osmanlı ülkesinde nüfus 21 milyondu...

1612'de Polonya Rusya'yı tehdit edebilecek bir askeri güçtü...Rus imparatoriçesi 2. Katerina döneminde Ruslar Kırım'ı (1783'te) ve Polonya'yı tamamen elde etti...Ruslar 1703'te de İsveç bataklıklarını işgal ederek bu arazinin üzerine Saint Petersburg'u kurdu...

Napoleon savaşlarında Rusya ve Osmanlı Napoleon'un ordularına yenik düşmediler...Ruslar 300 bin Moskovalıyı tahliye ederek ve Moskova'yı yakarak Napoleon'a teslim ettiler...(1812)

1853-1856 döneminde Osmanlı, İngiltere, Fransa, İtalya'daki Sardinya-Piyemonte Krallığı birlikte hareket ederek Ruslarla savaşmıştı...

1861-1876 döneminin Osmanlı Padişahı Abdülaziz'in hayali devasa bir ordu kurarak 1783'te kaybedilen Kırım'ı Ruslardan geri almaktı...

2. Abdülhamit ise hazinede para olmadığı için çok aşırı hayallere kapılmamıştı...Şam-Medine, Suriye Suudi Arabistan Hicaz Demiryolu bile Hindistan ve Rusya'daki Müslümanların bağışlarıyla 1900-1908 arasında inşa edilebilmişti...Hindistan Müslümanları 1919-1922 döneminde Ankara hükümetini de finanse ettiler...

İlber Ortaylı Türkiye'de yüksek enflasyona dev barajlar için yapılan yatırımların yol açtığını kitaplarında açıklamıştır...

İlber Ortaylı Atatürk'ü kızkardeşi Makbule Hanımın da, eşi Latife Hanımın da anlamadığını, Makbule Hanımın laiklik aleyhinde konuştuğunu, Latife Hanımın da Atatürk'ün can düşmanlarıyla kesintisiz olarak çok yakın iletişim içinde olduğunu da yazdı...

Enver Paşa da bir başka hayalciydi; Kırım'ı, Kafkasyayı, Orta Asya'yı, Bulgaristan / Plevne'yi, Balkanları geri alabileceğini zannetmişti...

Enver Paşa, Adolf Hitler'i bile büyüleyen "Churchill'i çok uzun yıllar siyasi mevta-ölü haline getiren Çanakkale savunmasındaki başarılarından dolayı Mustafa Kemal'in başarılarından Harp Mecmuası'nda söz edilmesini yasaklamıştı...

Hitler 1932'de Münih'te kendisiyle buluşmak isteyen Churchill'i "O 1915 Çanakkale yenilgisiyle tarihin çöplüğüne atıldı" diye reddetmişti...

İlber Ortaylı'nın de dediği gibi Kazım Karabekir Paşa bile ümitsizliğe kapılarak "Şimdilik kaydıyla Ege'den ve İstanbul'dan vazgeçelim, öncelikle Doğu ve Orta Anadoluyu kurtaralım" demişti...Ancak Mustafa Kemal aynı dönemde bile ümitsizliğe kapılmamıştı...

Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusun yüzde 85'i köylerdeydi...İncir, üzüm, buğday, tütün ve şeker pancarı üreten bir Türkiye vardı...Frengi, verem,sıtma ve cüzzam ülke çapında yaygındı...

100 yıl önce 1925'te 700 bin, 1955'te 1 milyon 500 bine nüfusa sahip İstanbul bugün 16+ milyonluk dev bir büfusa sahip...Bulgaristan'ın 6,7 ve Yunanistan'ın 9,9 milyonluk nüfusundan fazla bir nüfus bu...

3

Bir film: Nicholas and Alexandra (Robert Massie’nin 1967’de yayınlanan tarih kitabından uyarlanmıştı)

ÇAR 2.NICHOLAS HALKINA KARŞI KAPLAN , EŞİ KARŞISINDA SÜT DÖKMÜŞ YAVRU KEDİYDİ…

Tarihin gördüğü en berbat, en aciz, en yeteneksiz, en beceriksiz Rus imparatoruyla kontrol manyağı Alman asıllı eşinin evliliğinin öyküsü bu…Alexandra zayıf karakterli İmparatoru hatalı kararlara sürüklüyordu…İmparatorun kararlarına sürekli olarak müdahale ediyordu…Hatta imparatoru kendisine devlet işleriyle ilgili düzenli rapor vermeye zorluyordu…Alexandra bakanlar kurulunun yönetimini bile İmparatordan elde etmişti…İmparator eşi kaynanasından nefret ettiği için annesinden bile vazgeçmişti…Rus imparatoru ülkedeki en yeteneksiz bürokratları göreve getirmesiyle ün kazanmıştı…Çiftin dört kızı ve bir oğlu dünyaya geldi…2. Nicholas babasının vefatında ve tahttan indirildiğinde çok ağır psikolojik yıkım yaşamış , sinir krizleri geçirmişti…

1914’te 164 milyonluk Rusya nüfusunun büyük bölümü yoksuldu…2. Nicholas “İtibardan Tasarruf Olmaz” düşüncesine sahipti…İmparatorun ağzından çıkan sözler o dönemde kanun kabul edilmekteydi…Onun döneminde Polonya Rus işgali altındaydı…Büyükbabası suikast sonucu hayatını kaybetmişti… İmparator olmadan önce bir dünya gezisine çıkarak Monaco’dan Mısır’a dünyayı dolaşmıştı…2. Nicholas anayasal yetkilerinin daraltılmasına karşı çıkıyordu…Kore’yi Japonya’ya kaptırmamak uğruna onbinlerce Rusun ölmesine yol açtı; onları ölüme yolladı…İmparatordan birazcık insan hakları, fırsat eşitliği, sosyal adalet, İngiltere tarzı Parlamenter demokrasi ve hukuk devleti talep edenleri diktatörün / Çarın askerleri kitleler halinde öldürdü…

Alman İmparatoru Rus imparatorunun kuzeni olmasına rağmen Rusya’ya savaş açtı…Birinci Dünya Savaşı Rusya, Almanya ve İngiltere’yi yöneten akraba kralların savaşıydı…

Almanya sanayileşmişti; Rusya ise tarım ülkesiydi…Savaşta Rusya askerlerinin hepsine gereken silah, cephane, mühimmat, giysiyi, yiyeceği ve at, demiryolu gibi ulaşım araçlarını temin edemedi…Rus askerine günde 3 kurşun veriliyordu…Üç Rus askerinden ikisine savaşmak için gereken malzeme temin edilemiyordu…Erler amirlerine çoğu zaman isyan ederken, askerler arasında intihar olayları çok yaygındı…Rus ordusu Avusturya ve Almanyayla savaşırken milyonlarca ölü verdi…Rus askerler kitleler halinde savaştıkları ülkelerin askerlerine teslim oluyordu…Savaş esnasında ülkede açlık çok yaygındı…

Yoksul halk açlıktan bulduğu her yiyecek mağazasını,fırını, dükkanı yağmalıyordu…

1904-1917 arasındaki savaşlar ülke hazinesinin iflas etmesine yol açmıştı…Ülkede kargaşa, istikrarsızlık, huzursuzluk, yağma ve talan düzeni hakimdi…Cezaevleri ve işkencehaneler dolup taşıyordu.Baskıcı bir düzen ve sansür ortamı vardı..Ayaklar baş başlar ayak olmuştu adeta…Yoksulluk ülke çapında çok yaygındı; Japonya, Almanya ve Avusturya orduları karşısında alınan ağır yenilgiler ülkedeki yiyecek, yakacak kıtlığı , açlıktan ve soğuktan ölümler dönemin özelliği haline gelmişti…Bu da ülke çapında protesto gösterilerine, grevlere, ayaklanmalara ve İmparatorluk yönetiminin yıkılmasına yol açtı…Kuzeni İngiltere Kralı bile tahttan indirilen Rus imparatorunu ülkesine istemezken Lenin Almanya ile anlaşarak İsviçre’den Saint Petersburg’a döndü ve Rus ordusunun Almanyayla savaşına son verdi…

Birinci Dünya Savaşı’nda 3,5 milyon Rus vatandaşı ölürken,1917-1922 arasındaki Rus iç savaşında 10 milyona yakın kişi öldü…

Nicholas and Alexandra filminde Lenin, Troçki (Rusya’nın Robespierre’i) ve Stalin gibi karakterlere de (özellikle Lenin’e) yer veriliyor…

Rasputin Alexandra’nın himayesi altında Rus devletinin yönetimini eline geçirmişti…Halka göre Alexandra bir Tuva atı yani Alman casusuydu ve Rasputin’in kuklasıydı…

Rus gençleri (kadın ya da erkek) Rasputin’in seks oyuncakları olmuştu…Alexandra Anneannesi İngiltere Kraliçesi Victoria’dan gelen tedavisi ve ilacı olmayan hemofili hastalığını oğluna aktardı…Victoria’nın dört oğlundan sadece birinde hemofili ortaya çıkmıştı…Hemofili anneden oğluna geçer…Hemofili geni taşıyan her annenin oğlunda hemofili ortaya çıkmaz…Alexandra İmparatoru annesinden ve tüm arkadaşlarından uzaklaştırdı; kopardı…İmparator annesinin uyarılarına, tavsiyelerine asla değer vermedi…Rus halkı İmparatorun oğlunun Hemofili hastalığını hipnoz tedavisiyle stabil ve zararsız hale getirdiği için İmparatoriçenin gözdesi haline gelen Rasputin’in İmparatoriçe ve dört kızını seks kölesi olarak kullandığı dedikodularına inanmıştı…İmparator zilzurna sarhoş olmadan uyuyamayan Rasputin’den nefret ediyordu ve Rasputin’e İmparatoriçeyi kızdırmamak için katlanıyordu…

İngiltere Kralı ve Alman İmparatoru 2. Nicholas’nın kuzenleriydi…

Romanov hanedanı 300. yıldönümünü kutlamıştı (1613-1913)

Rasputin & 2. Nicholas & Alexandra & Rus Devrimi konulu başlıca filmler:

1-Rasputin and the Empress / Richard Boleslawski & Charles Brabin /1932

2-Ten Days That Shook the World / Sergei Bondarchuk / 1982

3-Nicholas and Alexandra /Franklin J. Schaffner /1971

4-Reds/ Warren Beatty /1981

5-Doctor Zhivago / David Lean /1965

6-Stalin /Ivan Passer /1992

7-Agoniya ; Agony: The Life and Death of Rasputin /Elem Klimov / 1981

8-Testimony /Tony Palmer / 1987

9-Rasputin /Uli Edel / 1996

10-Rasputin / Josée Dayan & Irakli Kvirikadze / 2011

11-The Assassination of Trotsky / Joseph Losey / 1972

1890’dan itibaren bir balerinle (Mathilde Kschessinska) 3 yıl süren aşk ilişkisi yaşayan ancak aristokrat kökenli olmayan bir kadınla evlenmesi ailesinin koyduğu kurallara göre yasak olan Rus çarı (imparatoru) 2. Nicholas’ın 5 çocuğunun öğretmeni İsviçreli Pierre Gilliard tarafından yazılan ve 1921’de okurlara sunulan “Rus Sarayı’nda 13 yıl” adlı kitap (Alp Tümertekin tarafından Türkçeye çevrilmişti; İş Bankası Yayınevi ) “Nicholas and Alexandra” adlı Robert Massie kitabının (1967) ve Rasputin hakkındaki üç önemli filmin, (Franklin J. Schaffner ;Nicholas and Alexandra; 1971), (Elem Klimov ;Agony; 1981) , (Uli Edel; Rasputin: Dark Servant of Destiny ; 1996) en önemli kaynaklarından biridir…

O dönemde anadili gibi Fransızca bilen İsviçreli öğretmenler Rus yüksek sosyetesinde çok popülerdi…Aristokratlar bu öğretmenlerle çocuklarına Fransızca ve genel kültür öğretmesi için anlaşırlardı…

Gilliard 1905’te Rus Sarayı’na girer; hemofili hastası (kanaması olan hemofili hastasında akan kan kolay kolay pıhtılaşmaz ve hemofili hastası genelde genç yaşta vefat eder) veliaht Alexei’in (1904-1918) ağır sağlık sorunlarını tedavi etmesi için 1907’de saraya davet edilen Rasputin hakkında Gilliard kitabında (Thirteen Years at the Russian Court) çok detaylı bilgiler verir…

Papaz Theofan Rasputin’i saraya şifacı olarak ve Rus yüksek sosyetesine tavsiye, takdim eder…Ancak Sarayda dadılık,mürebbiyelik yapan Tyutçeva, Theofan ve bir diğer papaz (Hermogen) Rasputin’in gerçek kişiliğini kısa sürede keşfederler ve Rus sarayını uyarırlar…Uyarmaları sonuç vermez…Rasputin hakkında suçlamada bulunanlar İmparatoriçenin gazabına uğrar, sürgüne yollanır…

Protestan Hıristiyanken Ortodoks Hıristiyanlığa geçen ve fanatik Ortodoks haline gelen İmparatoriçe Rusya’yı Rasputin’e teslim edecek kadar fanatik bir Rasputin müridi olmuştur…İngiltere Kraliçesi Victoria anneannesi olan, Victoria’dan aldığı kan hastalığı hemofiliyi oğluna aktaran İmparatoriçeye göre Rasputin’i kendisine oğlu Alexei’yi hayatta tutabilsin diye Tanrı göndermiştir…Alman asıllı İmparatoriçenin Alman ajanı olduğuna Rus halkının büyük bölümü inanmaktaydı...

Pierre Gilliard, tanıklar, tarihçiler şöyle diyor: “Rasputin, İmparatoriçe aracılığıyla, zayıf iradeli, kararsız, karar vermekte daima zorlanan, eşinin kuklası haline gelen İmparatoru da kullanarak, Rusya’yı ele geçirdi…Veliahtın sağlık sorunlarını tek tedavi edebilecek olanın kendisi olduğunu iddia ediyordu...

İmparator Rasputin’den nasihat, tavsiye alacak kadar zayıf kişilikliydi…Rus ordusunun nerelerde konuşlanacağı konusunda bile Rasputin’den tavsiye alındığı yaygın iddialar arasındadır...

Rus İmparatoruna Rasputin’in faaliyetleri, suçları, sefahat alemleri hakkında dosyalar sunulmuştur… İmparatorun annesi de İmparatoru eşinin kuklası olmaması konusunda sürekli olarak uyarmaktaydı…

1904-1905’te Rusya Kore’yi ele geçirmeye kalkıştı…Rus ordusu, kışın buz kitleleriyle kaplanmayan bir ülkeye sahip olmak için Japonlarla savaşıp büyük bir yenilgi aldı…Birinci Dünya Savaşı öncesinde 164 milyon nüfuslu Rusya bugünkü Polonya, Romanya, Finlandiya, Ukrayna’yı, hatta Doğu Anadolu’yu elinde tutmaktaydı…

1914 yazında Avusturya veliahtı bir Sırp tarafından öldürülünce Avusturya Sırpları cezalandırmak istemiş Rusya buna karşı çıkmıştı… Birinci Dünya Savaşı önce Almanya’nın müttefiği Avusturya’nın, sonra İngiltere ve Fransa’nın müttefiği Rusya’nın, daha sonra Almanya’nın seferberlik ilan etmesiyle başlamıştı…Üstelik İngiltere, Almanya ve Rusya kraliyet aileleri çok yakın akrabaydı…

164 milyon nüfuslu Rusya’da eğitim görmüş yaklaşık 20 milyon kişi vardı…Demiryolları ülkenin her yanına yayılmamıştı…Ülke sanayileşememiş tarım ülkesiydi…Askere aldığı herkese Rus ordusu silah ve cephane temin edemiyordu…Birinci Dünya Savaşı boyunca İngiltere ve Fransa’dan silah ve cephane akışı, yardımı olmasa Rus ordusu savaşacak durumda değildi…Ülkede yiyecek, yakacak, at (halk açlıktan atları yemişti) sıkıntısı had safhadaydı…Milyonlarca asker kaçağı vardı…Enflasyon azmıştı…Kızamık (saçları da döker) gibi hastalıklar çok yaygındı…

Rus halkının bir bölümü Çarın halkına karşı cömert ancak Çar’ın ekibinin cimri ve halk düşmanı olduğuna inanmaktaydı…

Yaygın açlık ve 1904-1917 arasında milyonlarca askerin savaşlarda öldürülmesi 1613’ten 1917’ye kadar Rusya’yı diktatörce yöneten Romanov hanedanın yıkılmasında en büyük rolü oynadı…

İmparatoriçe ve kızlarını Rasputin’in seks kölesi olarak gösteren karikatürler Birinci Dünya Savaşı boyunca Rusya’nın her tarafında sokaklarda dağıtılmaktaydı…Lenin ve yoldaşları kadar Rusya ile savaşan Almanya, Avusturya’da bu karikatürlerin Rus halkına ulaşmasından son derece yararlandılar…Bolşeviklerin (Lenin, Troçki, Stalin üçlüsünün) Rusya’yı ele geçirmesine Rasputin’in Rus aristokratlarını seks kölesi olarak kullandığının Rus halkı tarafından öğrenilmesi olağanüstü bir katkı sundu…

1917'de Almanya Lenin ve yoldaşlarını bir trenle İsviçre’den Saint Petersburg’a taşıyarak, onlar aracılığıyla, Rus ordusunun Almanya ve Avusturya ile savaştan çekilmesini sağladı…

Ludendorff adlı Alman lider Lenin’in Rus ordusunun Almanya ile savaşına son vermesinden çok memnun olduğunu açıklamıştır…

Ortodoks Hıristiyan propagandası yaparak kendini Rus yüksek sosyetesine tanıtan Rasputin kendisini Mesih, Hazreti İsa’nın vekili, kahin, 1683’te Hıristiyan dünyasını bir araya getirerek Osmanlı’nın Viyana’ya girmesini önleyen papaz Marco d’Aviano’nun eşdeğeri olarak tanıtmıştı…İçişleri Bakanı dahil, çok sayıda müridi, fanatik hayranı vardı…Kendi tarikatını kurdu ve 1907-1916 arasında Rusya’yı kişisel genelevi olarak kullandı…Bir suikast girişiminden sağ kurtulmayı başaran Rasputin’in İmparatoriçe üzerinde psişik egemenliği vardı…

Son Rus İmparatoruna ve ailesine yemek sofrasında pornografik fıkralar anlatan, psişik güçleri, hipnotizma yeteneği olan Rasputin hakkındaki iddialardan bazıları: hırsız, rüşvetçi, mitoman (hastalık derecesinde yalan söyleyen kişi),teşhirci, biseksüel, ırz düşmanı, umuma açık yerlerde tecavüze kalkışmaktan çekinmeyen, paragöz, açgözlü, Şeytan’ın ete kemiğe görünmüş hali, Alman casusu, kötü Cin, doğaüstü güçlere sahip, aziz, kutsanmış kişi, ayyaş…

Rasputin’in iyi tarafı: Sarayda etkili olduğu ilk yıllarda Kraliyet ailesine savaş çıkarmaktan kaçınmalarını tavsiye etti…

BİLİYOR MUYDUNUZ? ABD-İNGİLTERE İŞBİRLİĞİYLE 1939-1945 ARASINDA O GÜNÜN PARASIYLA 2 MİLYAR DOLAR (BUGÜNÜN YAKLAŞIK 80+ MİLYAR DOLARI) HARCANARAK ÜRETİLEN İLK ATOM BOMBALARINDA KULLANILAN URANYUM MADENİ KANADA TOPRAKLARINDAN ELDE EDİLMİŞTİ!