Siyasi aktörleri tarafından bu kadar çok ihmal edilen, gizli kapaklı yönetilen (Millet Meclisine sunulan araştırma önergeleri yıllardır AKP & MHP işbirliğiyle reddediliyor) , ihanete uğrayan, her türlü problemine kötü niyetle yaklaşılan, istismar edilen, dış güçler yalanlarıyla halkı aldatılan, bir ülke dünya üzerinde yoktur...Vah zavallı, yalnız, güzel, talihsiz halkım ve memleketim benim...

Siyasiler Türk halkının büyük çoğunluğunun balık hafızasına sahip olduğunu, kendisine yapılan tüm kötülükleri, bütün fenalıkları çok kısa sürede unuttuğunu çok iyi gözlemlediklerinden olsa gerek her türlü entrikayı, dümeni, dalavereyi, yolsuzluğu, yalanı, iftirayı,hileyi, sahtekarlığı bizlere layık görüyorlar...

Maalesef halkımızın fil hafızası yok maalesef halkımız balık hafızasına sahip...Maalesef enflasyon rakamlarını olduğundan farklı açıklayan, sahte enflasyon rakamları açıklayan bir istatistik kurumuna sahibiz...Bu bir insanlık suçudur, vatana ihanettir...Çünkü asgari ücret, emekli maaşları istatistik kurumunun ilan ettiği rakamlara göre belirleniyor....

22. Dönem AK Parti ve 28. Dönem İYİ Parti Balıkesir Milletvekili ve Erdoğan'ın eski doktoru Turhan Çömez Türk doktor ve siyasetçi şöyle diyor: 

62 ülkeden, 1 milyon 800 bin sığınmacıya para ödüyormuş Türk Kızılayı.Hem de her ay, düzenli...Aralarında IŞİD üyesi militan bile var.E dünya lideri olmak kolay mı?  

1955

6-7 Eylül 1955’te, “Atatürk’ün Selanik’teki evi bombalandı” yalanı sonucu İstanbul’da başta Rumlar olmak üzere Ermeniler ve diğer gayrimüslimlerin mallarıyla mülkleri tahrip edip yağmalandı ve talan edildi. Olaylar sonucu en az 15 kişi öldürüldü, 300'den fazla kişi yaralandı.

Aziz Nesin 6-7 Eylül 1955 olaylarından sonra kendilerine yöneltilen suçlamaları Ahmet Kahraman’ın “İşte Biz” adlı kitabında şöyle anlatır:

“İktidar gücünü göstermek için eylemler düzenletmişti.Fakat sokağa çıkanlar dozajı kaçırdılar.Çapulculuğa başladılar.Soygun ve yakıp yıkmayla İstanbul’un altını üstüne getirdiler.Sonra suçlu gerekince bizleri topladılar.Hiçbir şey yapmadığımız halde İstanbul’u yakıp yıkmakla suçlandık.Çapulculukla suçlandık.Sonradan Yassıada Mahkemeleri sırasında öğrendik.Bu bahaneyle Eminönü meydanında hepimizi salkım salkım asmayı düşünmüşler.”

Hulusi Dosdoğru "Batı Aldatmacılığı ve Putlara Karşı Kemal Tahir" adlı kitabında (sayfa 444-451 arasında)  6-7 Eylül 1955 olaylarından şöyle söz eder: 

Demokrat Parti hükümeti olayları başından sonuna tertipledi...Suçu daha önceden fişlediği bir avuç toplumcunun üzerine delilsiz olarak yıktı...Aziz Nesin, Hulusi Dosdoğru ve "Devlet Ana" romanının yazarı Kemal Tahir de tutuklandı ve altı ay üstü akan, duvarlarında yosun ve mantarlar üremiş taş hücrelerden birinde tutsak olarak kaldılar...Kemal Tahir cezaevindeyken "korkunç bir iftira kasırgasıyla karşı karşıyayız; her an iftiraya uğrayanlar köprü başlarında sorgusuz sualsiz idam edilebilir" demişti...Olaylarda Papazlar sünnet edilmiş, Rum mezarları alt üst edilmiş, çıkarılan kafataslarıyla futbol oynanmıştı...Kiliseler ateşe verilmişti...Olayların sorumlusu olarak da ülkedeki Komünist görüşlüler ilan edilmişti...Ancak 6-7 Eylül 1955'te James Bond karakterini yaratan gazeteci Ian Fleming (1908-1964) dahil, Bizans Kongresi ve International Monetary Fund kongresi için dünyanın dört bir yanından İstanbul'a gelenler Demokrat Parti ileri gelenlerinin yalan söylediğini kendi gözleriyle görmüştü...Tüm dünya gazeteleri ve televizyonlarının elemanları o günlerde İstanbul'u yağmalatan, talan ettiren, buna polisin ve ordunun göz yummasını sağlayan Demokrat Partiyi yüz milyonlarca insana teşhir etti...Yunan hükümeti de Selanik'teki Atatürk evine bomba koyanları yakaladı ve bu kişiler Türkiye'nin Selanik konsolosluğu görevlileriydi...

James Bond karakterini yaratan Ian Fleming (1908-1964) sıkça yolu İstanbul'a düşen gazetecilerden yazarlardan biriydi...6-7 Eylül 1955'te İstanbul barbar halk kitleleri tarafından yağmalanıp talan edildiği sırada da Ian Fleming İstanbul'daydı!

Milliyet Sanat'ta 27 Nisan 1973'te Kemal Tahir'in ölümünden sonra Aziz Nesin şöyle yazdı: 

Yassıada'da Adnan Menderes, Celal Bayar ve Demokrat Parti yargılamalarında şunu öğrendik...Kemal Tahir, Aziz Nesin ve Hulusi Dosdoğru gibi Komünist olarak fişlenenler 6-7 Eylül 1955 yağma ve talan olaylarının sorumlusu ve suçlusu olarak ilan edilecek ve iftira atılan tüm Komünistler derhal idam edilecekti...Demokrat Parti'nin Bolşevik olarak fişlenenleri imha planı Yassıada yargılamalarında ortaya çıkarıldı... 

12 EKİM  2024'TE SUÇ İŞLEYENLERİN BUGÜNE KADAR CEZAEVİNE GİRMEDİĞİNE İLİŞKİN AKP LİDERİNDEN MÜTHİŞ İTİRAF GELDİ 

3 Kasım 2002 seçimlerinde AKP kayıtlı seçmenin (41.407.027) yaklaşık % 25'inin oyunu (10.808.229) elde etti ve 550 milletvekilinden 363'ünü elde etti...

18 Kasım 2002'de Abdullah Gül AKP'nin ilk başbakanı olarak göreve başladı...

AKP'nin ikinci başbakanı 14 Mart 2003'te göreve gelen Recep Tayyip Erdoğan'dı...

Yani AKP hükümetleri yaklaşık 22 yıldır kesintisiz olarak Türkiye'yi yönetiyor...

AKP lideri yaptığı açıklamalarla her geçen bizleri şaşırtmaya devam ediyor...

12 Ekim 2024 Erdoğan’dan infaz sistemine ‘neşter’ mesajı: 

Suç işleyen mutlaka cezaevine girecek...Arnavutluk-Sırbistan ziyaretleri dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 

“Toplumumuzda cezasızlık algısına müsaade edemeyiz. Cezaların ıslah edici ve caydırıcı olması noktasında sorunlu alanlara neşter vuracak yasal düzenlemeler yapacağız” dedi.

Yani açıklamayı tersinden okuduğunuzda suç işleyenler bugüne kadar mutlaka cezaevine girmiyordu" gibi bir anlama gelen açıklama yaptı...

ERDOĞAN'IN 12 EKİM 2024 AÇIKLAMASI: 

CEZASIZLIK ALGISINA MÜSAADE ETMEYİZ

“Bir devlet öncelikle vatandaşlarının güvenliğini, adalet ve ekonomik refahı temin etmelidir. Bunun için 22 yıldır ne gerekiyorsa yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Son dönemde yaşanan kimi cinayetler ve hadiseler milletimizin kendini güvende hissetme ve adalete olan inancını zedeleme eğiliminde. İnsanımız rahat olsun, toplumun huzurunu bozan, güvenliği tehdit eden kim olursa olsun cezasını çekecektir. Yaptığımız derin analizlerde şiddet olaylarını önlemede gerek işlevsel, gerek yapısal eksikliklerin tespiti halinde oraya müdahaleden çekinmeyiz. Bu noktada, toplumumuzda cezasızlık algısına müsaade edemeyiz. Cezaların ıslah edici ve caydırıcı olması noktasında sorunlu alanlara neşter vuracak yasal düzenlemeler yapacağız. Hangi kurumda, hangi sistemde bir zafiyet varsa nokta atışlarıyla sorunu gidereceğiz.

SUÇA MEYİLLİ KİŞİLER TUTUKLU YARGILANACAK

Emniyet, yargı, medya konularında atılacak adımlar olduğunu görüyoruz. Suça meyilli kişilerin tutuklu yargılanması esas olacak ve yargılamada da bu kişilerin bu durumları esas alınarak infaz işlemleri yürütülecek. Ceza infaz sisteminde yapacağımız değişikliklerle suç işleyen, cezaevine mutlaka gireceğini bilecek. Bu konuda teknik çalışmaları gerek Adalet Bakanlığı gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi grubumuz yapacak. Yapısal sorunlarla ilgili de incelemeler yapıyoruz. Suçla en etkin mücadeleyi sağlayacak yapısal değişikliklere de ihtiyaç duyulması halinde onların da adımını atacağız. Suç tiplerine göre daha net ve caydırıcı ceza politikaları uygulayacağız. Toplumda oluşturulmak istenen ‘suçlular cezasız kalıyor, yapanın yanına kâr kalıyor’ anlayışının doğru olmadığını vatandaşlarımız görecektir. Yargının hızlanması için yıllardır attığımız adımlar ortada. Burada mesafe aldık ancak ‘Geç gelen adalet, adalet değildir’ anlayışı ile çalışmaya devam edeceğiz.”

ASLA İSTENMEYEN LİDER VE  ASLA İSTENMEYEN ÜLKE 

NİSAN 2024

Cansu Çamlıbel Nisan 2024'te şöyle yazdı: Erdoğan’ın Washington ziyaretiyle ilgili son dakika: İptal yok, ziyaret gerçekleşecek...Ankara’daki üst düzey bir diplomatik kaynaktan 25 Nisan akşamı geç saatlerde edinebildiğim iki cümlelik bilgi şu oldu; “Haberler yalan, ziyaret gerçekleşecek”

Oysa ABD İsrail'in aleyhine ve Hamas'ın lehine Beyaz Saray'da demeç vermeye hazırlanan Erdoğan'ın Beyaz Saray'a gelmesini asla istemiyordu...Tam da o günlerde ABD İsrail'e 26 milyar dolarlık savaş, bombardıman malzemesi,cephane, mühimmat ve diğer kitle imha silahı yardımı yollanmasına onay vermişti...

30 EYLÜL 2024

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na katılmak üzere gittiği New York’ta gazetecilerin sorularını yanıtladı. 

Lavrov: BRICS'in genişlemesine şimdilik sıcak bakmıyoruz...

Türkiye'nin üye olmak istediği BRICS'in genişlemeye "şimdilik" sıcak bakmadığını bildiren Lavrov, "Şu aşamada tüm üye ülkeler yeni bir genişleme kararı almamayı uygun buluyor" dedi...

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov BRICS üyesi ülkelerin "şu aşamada" genişlemeye sıcak bakmadığını söyledi.

Lavrov BM Genel Kuruluna katılmak üzere gittiği New York'ta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Rus devletine ait haber ajansı Tass'ın aktardığına göre Lavrov, "Şu aşamada tüm üye ülkeler yeni bir genişleme kararı almamayı uygun buluyor" dedi.

Konuşmasının devamında "Beş üyeydik, şimdi 10 olduk" diyerek örgütün bu yıl başındaki genişlemesine dikkat çeken Lavrov, bunun yeni katılanlar için bir "uyum ve alışma süreci" gerektirdiğini ifade etti.

Lavrov BRICS'in "ortak anlayışa" sahip üyelerden oluşan yapısına da vurgu yaptı.

Rusya Dışişleri Bakanı Eylül ayının ilk haftasında yaptığı bir konuşmada da "ortak anlayış" vurgusunu öne çıkarmış, BRICS üyeliği için özellikle Ukrayna konusunda Avrupa'nın sahip olduğundan farklı bir tutumun gerekli olduğunu belirtmişti.

NATO üyesi Türkiye, Rusya ile yakın ilişkilere sahip olsa da Ukrayna işgali karşısında Kiev'e açık destek veriyor.

Öte yandan şu anda 20'den fazla ülkenin örgüte katılmak istediğini söyleyen Lavrov kararın üye ülke liderlerine ait olduğunu belirtti.

Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin tarafından 2006'da kurulan örgüt 2011'de Güney Afrika'nın katılımıyla BRICS adını almıştı. Üyeleri arasında ekonomik işbirliğini geliştirmeye odaklanan örgüte 1 Ocak 2024'te Mısır, İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Etiyopya tam üyeler olarak kabul edilmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 Ekim'de yaptığı bir konuşmada "Türkiye olarak BRICS ile işbirliğimizi samimi bir şekilde geliştirmek istiyoruz. İnşallah Kazan zirvesinin buna vesile olacağına inanıyorum" ifadelerini kullanmıştı...

Erdoğan’ın kalabalık bir heyetle katıldığı zirve, Türkiye açısından birkaç açıdan önem taşıyor.

Türkiye, BRICS üyeliğine ilgi duyduğunu açıklamış ve resmi kaynaklar tarafından duyurulmasa da gruba katılma yönünde başvuru yapmıştı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Çin ve Rusya ziyaretlerinde Ankara'nın bu niyetini somut şekilde dile getirmişti.

24 EKİM 2024 

Rusya’nın Kazan kentinde yapılan BRICS Zirvesi’nde yeni üyeliklere ilişkin bir oylama yapılmazken, Türkiye BRICS’in “ortak” kabul ettiği 13 ülke arasında yer aldı.

Türkiye’nin resmi üyelik başvurusu Ankara tarafından resmen açıklanmasa da Rusya, Eylül ayında Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusunda bulunduğunu duyurmuştu.

Almanya merkezli Bild gazetesi Türkiye’nin BRICS üyeliğinin Hindistan tarafından engellendiğini iddia etti.

ABD’li “düşünce” kuruluşu Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda dış politika uzmanı olan Sinan Ülgen, Bild’e yaptığı açıklamada Hindistan’ın Türkiye’nin BRICS’e üye olmasını engellediğini, bunun sebebininse Ankara’nın Pakistan ile iyi ilişkileri olduğunu söyledi. Haberde Hindistan’ın itirazı üzerine oy birliği sağlanamadığı için Türkiye’nin BRICS’e üye kabul edilmediği ifade edildi.

Sinan Ülgen daha sonra sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Bild’in haberinde nüanslara yer verilmediğini belirterek şunları kaydetti:

“BRICS konusunda Bild’e mülakat verdim ama çıkan haber nüanslara yer vermemiş. Hindistan gerçekten de Türkiye’ye mesafeli ama veto etmesine gerek kalmadı. Konu oylanmadı. Hindistan’ın yanısıra birçok ülke daha, hızlı bir genişlemeye karşılar. O konuda daha mutabakat yok.”

Rus haber ajansı Tass, BRICS’in henüz yeni üye kabul etmeye karar vermediğini duyururken, İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi’nin bazı üyelere ortaklık statüsü verileceğini söylediği aktarılmıştı. 

“BRICSInfo” X hesabında da Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 13 ülkeye ortaklık statüsü verildiği duyurulmuştu.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan BRICS Zirvesi kapsamında bugün düzenlenen “Genişletilmiş BRICS+ Oturumu”ndaki konuşmasında “Türkiye olarak karşılıklı saygı ve kazan kazan temelinde yakın münasebetler geliştirdiğimiz BRICS ailesiyle de diyaloğumuzu ilerletmekte kararlıyız” demişti.

Bild’e konuşan Ülgen, BRICS üyeliğine başvuruya dair Erdoğan’ın Türkiye’nin “stratejik özerkliğini” güçlendirmek için Putin’le bir ittifakta yer almak istediğini, AB konusunda hayal kırıklığı yaşadığını ve “siyasi prestij”i de sebepler arasında saymıştı. 

Ülgen, Erdoğan’ın “Hem NATO hem de BRICS’te aynı anda” olabileceğini göstermek istediğini ve kendisini uluslararası arenada bir “arabulucu” olarak gördüğünü ifade etmişti.

GÜLEN NİHAYET GEBERDİ!

12 Eylül darbecilerinden Sayın Bülent Ecevit'e kadar pek çok kişinin öve öve bitiremediği laiklik düşmanı Gülen geberirken, gazeteci Fatih Altaylı'ın açıklaması uykularımızı kaçırdı: 

Fatih Altaylı: “Önümüzdeki birkaç hafta içinde Mersin Limanı'na 150 bin Lübnanlının gelmesi söz konusu. Ne kadarı Lübnanlı, onu bilemeyiz tabii.”