Atatürk "En büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti'dir" demişti...

Kurucu babamıza (Atatürk'e) ne yazık ki layık olamadık!

O'nun "en büyük eseri" kötü niyet ve düşmanlık kurbanı oldu...Her tarafından çok zedelendi, çok hırpalandı, çok da tahribata uğradı...

Oysa, Atatürk'ün bizlere bıraktığı mirası pamuklara sararak korumamız gerekirdi...

Bu paha biçilemez mirası titizlikle, özenle koruyamayıp, sonradan görme hovarda zihniyetiyle har vurup harman savurduğumuz korkunç bir gerçektir!

Atatürk bizden ne yapmamızı istiyorsa maalesef söylediğinin, istediğinin tam tersini yaptık...

Yobazlara, laiklik düşmanlarına, din istismarcılarına, liyakatsiz, eğitimsiz, kültürsüz, dünya gerçeklerinden tamamen habersiz, düşük profilli siyasilere, kısaca Taliban ve İran mollalarının zihniyetine sahip kişilere prim verdik ve ülkeyi teslim ettik.

Siyasilerin, bürokratların, hükümetlerin, belediyelerin harcamalarını, ödemelerini Sayıştay denetiminden kaçıran çarpık bir sistem kurduk!

Hükümdara (devlet liderine) 2017 referandumundan sonra verdiğimiz yetkilerse 1215 yılındaki Magna Carta Anlaşması öncesinde Krala tanınan yetkiler kadar sınırsızdır ve sonsuzdur!

Oysa Kaiser 2. Wilhelm ve Nazi şansölyesine sınırsız yetkiler verilmesinin korkunç sonuçlarını dünya tarihinin 1914-1945 arasındaki yıkımlar dönemi bizlere göstermişti...

Atatürk Türk vatandaşlarını eğitsinler amacıyla Nazilerden kaçan değerli ve önemli bilim insanlarına, akademisyenlere iş, sığınma ve barınma olanağı vermişti...

Çok partili hayatla birlikte seçim sandığından çıkan Türkiye hükümetleri bilime ve bilim insanlarına asla değer vermedi!

Sayın Bülent Ecevit'in F. Gülen'e övgüler yağdırdığını, Başbakan Adnan Menderes'in Said Nursi'den fetvalar aldığını ve ona danıştığını asla unutamayız, unutmamalıyız!

En özgürlükçü ve insan hakkı konusunda çok ileri Anayasalardan biri olan 1961 Anayasası'nı yok etmek için Süleyman Demirel'in gösterdiği mesai de çok dikkat çekicidir!

Bir zamanlar, tarım ve hayvancılık ürünleriyle kendi halkını besleyebilen dünya üzerindeki 7 ülkeden biriydik; bu özelliğimizi de bu ayrıcalığımızı da ne yazık ki artık kaybettik! Kaybetmek için de çok çaba sarf ettik...

Türk halkı gıda maddeleri konusunda ithalata, yabancı ülkelere bağımlı hale getirildi...

2022 rakamlarıyla 22.000.000+ sosyal yardımı alamasa hayatta kalamayacak olan insanımız var!

Ülkenin devasa kaynakları, vergi gelirleri ilahiyatçılara, tarikatlara, cemaatlere ve diyanete aktarıldı...

İtibardan tasarruf olmaz denilerek halk tarafından seçilen yöneticilerin Lale Devri tarzı saltanat ve lüks hayat sürmesi için vergi gelirleri israf edildi...

2019 rakamı: Devlet memurları, bürokratlar inanılmaz lüks içerisindedir. 115 bin+ makam aracını kullanıyorlar. Kiraladıkları hariç...

Tam bir naylon fatura düzenine ülke teslim edildi...

Sahte enflasyon rakamları üretilmesi de bir skandaldır ve ülke halkına karşı işlenmiş en büyük suçtur!

2008 Aylık Bağlama Oranları Yasası'ysa emeklileri açlığa ve yoksulluğa mahkum etmeyi amaçlıyordu!

21. yüzyılda, Dolar milyarderlerinin vergileri silinirken askıda ekmek, semt pazarlarının çöplerinde yiyecek, aramak zorunda kalan yoksullardan vergi geliri toplamaya, tahsil etmeye (!) odaklı bir vergi düzeni (KDV 1985'te gelmişti) kuruldu...

Vergi yükü dar gelirlinin sırtına yüklendi...

Olanda pek çok, olmayandaysa hiç yok düzeni 21. yüzyılda Türkiye'de kuruldu!

Yoksulluk sağlıklı beslenmeyi engelliyor...Sağlıklı beslenememe kaynaklı olarak her beş kişisinden biri (% 19 oranında) obezite derecesinde şişman olan ülkeler ligindeyiz...

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, son 60 yılda Türkiye'deki 240 gölden 186'sının tamamen kuruduğunu, geriye kalanların da kuraklık tehlikesi ve aşırı kirlilik yaşadığını belirterek, “Türkiye'de şu an iyi durumda denilebilecek, parmakla gösterebileceğimiz bir tane dahi gölümüz yok" dedi.

Yolcu, hasta, geçecek araç garantili havaalanlarını, hastahaneleri, köprüleri, otoyolları inşa edenlere on milyarlarca dolar aktarıldı ve aktarılmaya da devam ediyor...

Ülke sınırlardaki mayınların temizlenmesi, büyük olasılıkla Afganistan'dan, Suriye'den, Afrika'dan, Pakistan'dan, Bangladeş'ten ve diğer yerlerden gelen, gelecek, gelme ihtimali olan sığınmacıların Anadoluyu istilasına yol açmayı ve Türkiye'de laikliği, hukuk devletini, Kemalizmi, Batı Avrupa tarzı demokrasiyi savunan, ülkede otoriter bir rejim ve otokrat bir lider olmasını istemeyen Türklerin azınlığa düşmesini amaçlayan devasa bir projenin bir halkasıydı, bir parçasıydı...

Yabancı ülkelerden gelenlere, özellikle doğurganlık oranları çok yüksek olan, hatta doğurganlık oranları dünya çapında rekorlar kıran Suriyelilere, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ve oy kullanma hakkı verilerek, dağıtılarak ülkenin hassas demografisi değiştirilmiş oldu...

Bu konuda ne yazık ki Ümit Özdağ, Tanju Özcan ve diğer birkaç kişi hariç hiç kimse yüksek sesle itiraz etmiyor ve sesini çıkarmıyor!

Gözbebeğimiz İstanbul'da 4 milyondan fazla sığınmacının bir araya gelmesi bile alarm zillerini çaldırmıyor!

Bilim insanları uyarıyor: İklim koşullarının günümüzdeki şartlarla aynı kalması halinde 15 yıl içinde Türkiye'nin su fakiri bir ülke durumuna gelebileceğini söylüyorlar...

NASA (National Aeronautics and Space Administration) Türkiye topraklarında 2040 yılında çölleşme tehlikesi yaşanacağı uyarısında bulunmuştu...

Süper zengin Arapların Türkiye'de satın aldığı arazilerin,tarlaların, taşınmazların su kaynakları yönünden en zengin yerlerde olduğu da dikkat çekiyor...

Atatürk Orman Çiftliği'nin ve Yeşilköy Atatürk Havaalanı'nın yok edilmesi hükümetin zihniyetini çok iyi açıklıyor, çok iyi özetliyor!

MANSUR YAVAŞ: HİÇBİR İŞADAMININ ÇALIŞTIRMAYACAĞI İNSANLAR BÜROKRATLIK YAPIYOR

Cumhuriyet Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi Sertaç Eş ve Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Işık Kansu, Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş’ı ziyaret ederek görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede, gündeme ilişkin konuların yanı sıra belediye tarafından yurttaşlara sağlanan sosyal yardımlar ele alındı. Sosyal yardımlar kapsamında yaklaşık 45 bin emekliye düzenli destek olduklarını belirten Yavaş, “Biz bunu kent hakkı olarak görüyoruz. Ankara’da bir şekilde dezavantajlı grup içerisine girmiş insanların en az asgari kriterde yaşayabilecek imkâna sahip olmasını istiyoruz” dedi.

‘YARDIMI GERİ ÇEVİRİYORLAR’

Yavaş, belediye tarafından sosyal yardım alan ailelerin ortaokul, lise ve ilkokul çağındaki çocuklarının servis ücretlerinin ödendiğini, desteğe izin veren okullarda öğrenci başına 55 liralık kantin desteği verdiklerini anlattı. Yavaş, bazı okulların temizlik hizmetinde olduğu gibi gerekçe göstermeden yiyecek yardımını da geri çevirdiklerini sözlerine ekledi.

‘DESTEK VERMEK ZORUNDA’

Yavaş, devletin tüm yurttaşlara insanca yaşaması için gerekli desteği sağlaması gerektiğini vurgulayarak “Biz genç, yaşlı, emekli demeden burada yaşayan insanların insanca yaşamasını bir sorumluluk olarak görüyoruz. Bir devlet varsa, yetkilerinizi ona devrettiyseniz, aynı zamanda vergi de veriyorsanız, devlet dezavantajlı gruplara bu desteği yapmak zorunda” dedi.

SULU TARIMA TEŞVİK

Yavaş, çiftçilere yaptıkları desteği de anlattı. Tarımla geçimini sağlayan ailelere tohum, gübre, mazot, fide gibi yardımların yanı sıra belediyenin kendi fabrikasında atık plastiklerden yapılan sulama borusunun da çiftçilere dağıtıldığını belirtti. Yavaş, gelecek hafta açılışını yapacakları Kesikköprü Sulama Projesi’yle çiftçileri sulu tarıma teşvik edeceklerini de açıkladı.

‘SORUNLAR ÇOK FAZLA’

Yavaş, Cumhurbaşkanı adaylığı kapsamında yapılan tartışmalara yönelik ise, “Önceliğimiz belediye. Ortada bir seçim yok. Neyine tartışıyoruz” dedi. Belediyenin önceki dönemlerden kalma birçok sorunu olduğunu aktaran Yavaş, “Öncelikle mevcut işlerimizi tamamlıyoruz. Çünkü Ankara’nın sorunu çok fazla. Ankara’nın birçok cadde ve sokağında hiç ızgara ve mazgal yok. Altyapı berbat. Yağmur suyu ve atık sular ayrılmamış. Belediye sel, taşkın sahası bildirmiş, bunların hiçbiri yapılmamış. Dolayısıyla boğuşup duruyoruz. Yetersiz bir altyapı var” ifadelerini kullandı.

‘TOPLUMUN SORUNLARI’

Işık Kansu’nun “CHP gerçekten iktidara yürüyor mu?” sorusunu yanıtlayan Yavaş, “Hata yapılmaması lazım. Partide karışıklık, rekabet görüntüsünün verilmemesi gerek. CHP vatandaşa neler vaat ediyor onlara odaklanılması lazım. İç tartışmalar yerine toplumun sorunlarıyla ilgilenmesi ve dikkat çekilmesi lazım. Bunların da gündem olmasının sağlanması gerekiyor” diye konuştu.

Sokakta yurttaşların yaşadığı ağır sorunlar olduğunu vurgulayan Yavaş, “İnsanlar hiçbir şey alamıyor. Çiftçi ürettiğini satamıyor, burada da pahalı geliyor alamıyor. Dolayısıyla kriz büyük. Vatandaş bu durumda zaten AKP’den kopmuş olması lazım ama size de güveniyor olması gerek. Eğer oradan kopup size güvenmezse sandığa gitmeyecek” dedi.

‘VERGİLERİ SİLİNDİ’

İkinci olarak da AKP iktidarında sık görülen “şatafat” halini eleştiren Yavaş, “Bizde bir tane çakarlı araç yok. Belediyenin hiçbir yerinde benim fotoğrafımı bulamazsınız. Lüks arabalar yok. Ben sadece bir tane minibüse binerim. Uzak yola gidersem, Vakıfbank’ın Mercedes’ine binerim. O da bizim değil. Yöneticiler bu sorumlulukta olurlarsa bu ülke çok rahat kalkınır. Yeterince kaynağımız var. Şimdiye kadar silinen vergilere bir bakın, hep aynı firmaların vergileri silindi. Bu ülkede emekliye, yoksula yetecek para var. Daha ucuza hizmet imkânı da var ama öncelikler... Biz patronuz, istediğimize istediğimiz zammı yaparız diye düşünüyorlar. AKP kural tanımıyor. Böyle bir yetki dünyada kimseye verilmemiştir. Çünkü bu para sizin değil” diye konuştu.

‘BÜROKRATLIK YAPIYOR’

Türkiye’de sistemin bozulduğunu belirten Yavaş, “Hiçbir işadamının çalıştırmayacağı insanlar bürokratlık yapıyor. Sorun oradan kaynaklanıyor. ABD devlet başkanı bir tane büyükelçiyi atayamamıştır. Kongrede, senatoda menfaatlerimizi korurlar mı diye sorgulamışlardır. Bizde nasıl? Bir günde 20 büyükelçiyi tek kararnamede atıyorsunuz. Kimseye de hesap vermiyorsunuz. Onun için en büyük amacımız inşallah iktidarı değiştirip tekrar demokratik usüllerin, liyakatin hâkim olacağı güçlendirilmiş bir parlamenter sistem getirmek. Rejimin değişmesi lazım. Bu yetki dünyada hiç kimseye verilemez. Dünyada hiç kimse her şeyi bilemez” diyerek sözlerini noktaladı.

FORMÜL BELLİ: AÇIKLIK, ŞEFFAFLIK

Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, insanların güveninin kazanılması için belediyelerin önemli bir fırsat olduğuna dikkat çekti. 2019 yılında 11 büyükşehirin kazanıldığına işaret eden Yavaş, şu değerlendirmeyi yaptı: “Sonuç ortada. İnsanlar bize yetki verdikten sonra ‘iyi ki bunlar seçildi’ deyip oyları artırarak tekrar seçtiler. Hep bir korku siyaseti yapıyorlar. Diyorlar ki biz gidersek hiç maaş alamazsınız. Yurttaşların bir denemesi lazım. Belediyeler güzel idare ederse halk mutlaka bizi deneyecektir.” Olası bir CHP hükümetinde yurttaşları memnun edebilecek formülü, “Açıklık, şeffaflık, hesap verilebilirlik” olarak açıkladı. Formül kapsamında Yavaş, “Dünya bunu böyle çözmüş. İsme göre değişmez bu işler. Bu paralar bize emanet edilen paralardır. Bunların hesabını vermemiz, doğru yolda harcamamız lazım. Artık bu mantığın sağlanması lazım” dedi.

‘EGEMENLİĞİMİZİN TEMİNATIDIR’

Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, Ankara’nın başkent oluşunun 101. yıldönümünü “Kurtuluş Savaşı’nın karargâhı olan bu şehir, bağımsızlığımızın ve egemenliğimizin teminatıdır. Ankara’nın başkent oluşu, bizlere sadece bir miras değil; aynı zamanda büyük bir sorumluluktur” ifadeleriyle kutladı.

13 EKİM 2024 HÜRRİYET GAZETESİ HABERİ:

HARABE EVLERE KİRACI ARANIYOR!

İstanbul’da harabe evlere dahi kiracı aranması görenleri şaşırtıyor. Çoğu bodrum katında gün ışığını görmeyen evlerde, rutubetten kararmış duvarlar, kırık dökük dolaplar, sağlıksız mutfak ve banyolar ‘Burada nasıl yaşanır’ dedirtiyor. Üstelik istenen kiralar 10 bin TL’yi buluyor.İstanbul’daki kiralık ev ilanları görenleri şaşırtıyor. ‘Uygun fiyatlı ev arıyorum, en çok 10 bin lira kira ödeyebilirim’ diyenler için sunulan seçenekler evden çok harabeye benziyor.

Çoğu bodrum katında, kutu kadar penceresi olan, rutubetli, her halinden riskli olduğu belli olan bu evlerin ilan fotoğrafları ‘Burada nasıl yaşanır?’ dedirtiyor. İşte o evlerden birkaç örnek şöyle;

KÜÇÜK PENCERELER KARARMIŞ DUVARLAR

-Beyoğlu Örnektepe’de 1+1 gecekondu için aylık 6 bin TL kira isteniyor. Bakımsız bir köy evini andıran yer İstanbul’un göbeği... Soba kurulu evde ne zeminde parke, ne de mutfakta dolap var. Sobalı bir diğer seçenek Eyüp’te. İçi yıkık dökük 1+1 için 10 bin TL kira talep ediliyor.

-Esenler’de 50 metrekarelik 1+0 ev için ‘3-4 kişi kalabilir durumda’ deniliyor, oysa burada tek kişinin dahi yaşaması zor... Aylık 8 bin TL kira istenen ev adeta eskilikten ve bakımsızlıktan dökülüyor.

-İstanbul Fatih’te 20 metrekarelik ev için ‘merkezi konumda’ deniliyor. 6 bin lira kira istenen yerde tepede küçük bir pencere dışında nefes alacak alan yok. Yatak konulduğunda oda yürünemeyecek kadar da küçük.

-Üsküdar’da zemin kattaki 2+1 için 7 bin 500 lira kira isteniyor. Evde duvar, kapı, pencere neye baksanız içler acısı durumda. ‘Bekara, öğrenciye uygun’ denilen ilanda aile yaşamına uygun değil iması olsa da gerçek şu ki; bu ev kimse için iyi bir seçenek değil. Yine aynı bölgede 1+1 bir daireye 9 bin lira isteniyor. Evde duvarlar rutubetten simsiyah durumda.

-Bir ilan da dönüşüm süreciyle gündemde olan Fikirtepe’den. 1+1 ara kat ev için 6 bin TL kira talep ediliyor. Ev dönüşüm için boşaltılan ve terk edilen bir görüntüye sahip. ‘Metrobüse yakın’ diye pazarlanan ev, ulaşıma yakın olsa da insani yaşam şartlarına oldukça uzak...

Bu örneklerden onlarca var. Elbette kimse kimseye zorla ev kiralamıyor, kiracılar gezip görüp karar veriyor. Ancak çaresizlik hali bu evlere zorunlu talep yaratıyor...

ORTALAMA KİRALAR NE KADAR

Emlak ilan portalı sahibinden.com’un, Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) işbirliğiyle hazırladığı eylül ayı raporuna göre; Türkiye genelinde ortalama kiralık konut ilan metrekare fiyatındaki yıllık artış oranı ağustos ayında yüzde 47.1’e yükseldi. Ağustos ayında ülke genelinde ortalama kiralık konut ilan metrekare fiyatı 185.9 TL oldu. Yani 100 metrekare evin ortalama kirası 18 bin 590 liraya çıktı.

Yıllık kira artış oranı İstanbul’da yüzde 46.7, Ankara’da yüzde 56 ve İzmir’de ise yüzde 62.5 olarak açıklandı. Ortalama kiralık konut ilan metrekare fiyatları İstanbul’da 244.4 TL, Ankara’da 180 TL, İzmir’de ise 218.8 TL oldu. Böylece İstanbul’da 100 metrekare evde ortalama kira 24 bin 440 TL, Ankara’da 18 bin TL, İzmir’de ise 21 bin 880 TL’ye ulaştı. Üstelik bunlar ortalama kira bedelleri. Yeni, depreme dayanıklı, iyi yaşam şartları sunan yerlerde kiralar bu rakamların iki katından da fazla.