Türkiye'de erkekler 15 yılda 4 bin 179 kadını öldürdü...
Aile içi şiddet dünya genelinde her 10 dakikada bir kadını öldürüyor...
Gezegen çapında 2023'te 85 bin kadın öldürüldü...
1
"Sleeping with the Enemy" 1991'de Kuzey Amerika (ABD & Kanada) sinemalarında 24,132,780 seyirci topladı.
"Sleeping with the Enemy", saplantılı, zulümcü,sadist, manyak,şizofren,işkenceci, egosantirik, paranoyak kocasından kaçıp kurtulmaya çalışan genç bir kadının hikayesini konu ediyor. Genç bir kadın olan Laura, hayallerinin erkeğini bulduğunu düşünür. Martin ile mutlu giden ilişkileri evlilikle taçlanır. Aradan geçen dört yılın ardından ise herkes onların ideal çift olduğunu düşünür. Ancak işin aslı pek de öyle değildir. Martin, şiddete meyilli ve saplantıları olan bir adamdır. Kocasından gördüğü zulme daha fazla katlanamayan Laura çareyi kaçmakta bulur. Kocası dahil herkesi öldüğüne inandıran Laura, küçük bir kasabaya yerleşir. İzini kaybettirip yeni kimliği ile yeni bir hayata başlayan Laura, geçmişin korku yüklü hatıralarından kurtulamaz. Martin’in ölmediğini keşfetmesi ise tüm kabuslarının gerçekleşmesine neden olur. Joseph Ruben’in yönetmen koltuğunda oturduğu filmde Laura karakterine Julia Roberts hayat veriyor. Ronald Bass’in senaryosunu kaleme aldığı filmin kadrosunda Patrick Bergin, Kevin Anderson, Elizabeth Lawrence, Kyle Secor gibi isimler yer alıyor.
2
Evli erkeklerin eşlerini başka kadınlarla aldatması ABD başkanı Donald Trump & Stormy Daniels, ABD başkanı Bill Clinton & Monica Lewinsky, Türk başbakanı Adnan Menderes & Ayhan Aydan, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac & Claudia Cardinale, ABD başkanı John Kennedy & Marilyn Monroe, ABD büyükelçisi Joseph Kennedy & Gloria Swanson vakalarında genel bir hoşgörü ve toplumsal kabullenme ile karşılanmıştı...Çünkü "Aldatmak erkeğin elinin kiridir" yanlış inancına sahip ve erkegin capkınlıgını,zamparalığını, eşini aldatmasını genel hoşgörüyle, anlayışla karşılayan bir toplumsal yapı var..."Eşini aldatmak erkegin elinin kiridir, erkek elini yikar gecer. Aldatmak erkeğin hakkıdır...Ancak ama aldatan kadın ise kadının alnında kara leke kalır" gibi çok yanlış toplumsal önyargılar çok yaygın ve ne yazık ki çok geçerli...
3
Bağımsız İletişim Ağı, verilerine göre, (Yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlenen haberlere göre) erkekler, Türkiye'de 15 yılda 4 bin 179 kadını öldürdü, 7 bin 221 kadını yaraladı.
1 Ocak 2024 - 18 Kasım 2024 dönemindeki 322 günde en az 263 kadının ölümü basına “şüpheli” olarak yansıdı. Türkiye'de erkekler, 1 Ocak 2010-18 Kasım 2024 tarihleri arasında 4 bin 179 kadını öldürdü ve 7 bin 221 kadını da yaraladı.
4
Aile içi şiddet dünya genelinde her 10 dakikada bir kadını öldürüyor...
Birleşmiş Milletler: Kadınlar için en tehlikeli yer ev olmaya devam ediyor...Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bugün yayınlanan istatistiklere göre, 2023 yılında dünya genelinde en az 85 bin kadın ve kız çocuğu, çoğunluğu aile üyeleri tarafından olmak üzere, kasten öldürüldü ve kadın cinayetlerinin “önlenebilir” seviyesinin “endişe verici” olduğu belirtildi...
Viyana'daki Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ve New York'taki BM Kadın Birimi tarafından hazırlanan bir raporda, 2023 yılında öldürülen 85 bin kadının yüzde 60'ının, yani her gün ortalama 140 ya da her on dakikada bir kadının, “kocalarının ya da diğer aile üyelerinin” kurbanı olduğu belirtilerek, kadınlar için “evin en tehlikeli yer olmaya devam ettiği” kaydedildi.
Raporda, bu olgunun "sınırları aşarak tüm sosyal grupları ve yaş gruplarını etkilediği" ifade edilerek, Karayipler, Orta Amerika ve Afrika'nın en çok etkilenen bölgeler olduğu, ardından bu bölgeleri Asya'nın takip ettiği belirtildi...
Amerika ve Avrupa kıtalarında kadın cinayetlerinin çoğunluğu hayat arkadaşları tarafından işlenirken, dünyanın geri kalanında çoğu vakada katilleri aile bireyleri oluşturuyor...
Bazı ülkelerdeki verilere göre, birçok mağdur ölmeden önce fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddete maruz kaldıklarını bildirdi. Raporda, örneğin "ihtiyati tedbirler ve adli emirler" yoluyla "birçok cinayetin önlenebileceği" ortaya çıktı.
BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi'nin (UNODC) 107 ülkeden aldığı rakamları analiz ettiği rapora göre, bir eğilimin tespit edilebildiği bölgelerde kadın cinayeti oranı 2010 yılından bu yana sabit kalmış veya çok az bir düşüş göstermiştir; bu da bu tür şiddetin “sosyal uygulamalara ve normlara kök saldığını” ve ortadan kaldırılmasının zor olduğunu göstermektedir.
Birçok ülkede gösterilen çabalara rağmen “kadın cinayetleri endişe verici düzeyde.”
Ancak Birleşmiş Milletler Kadın Birimi İcra Direktörü'nden alıntı yapılan bir basın açıklamasında, bu gerçeğin "kaçınılmaz bir kader olmadığı" ve ülkelerin yasama yönünü güçlendirmesi ve veri toplama sürecini iyileştirmesi gerektiği vurgulandı.
5
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun basında yer alan haberlerden derlediği verilere göre Türkiye'de 2024 yılında şu ana dek 296 kadın öldürüldü; bunların 31'inin faili suç kaydına sahipti.
6
Türkiye 2021 yılında bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nden çıktı.
Sözleşmeden çıkmak tartışmalara neden olurken, sözleşmeyi dayanak alan 6284 sayılı mevcut kanunun da yürürlükten kaldırılmasını talep eden sesler giderek yükseldi.
Kadın hakları savunucuları, sözleşmeden çıkıldıktan sonra mevcut yasanın uygulanmasında da ciddi sorunlar yaşandığını, kadına yönelik şiddetin giderek arttığını savundu.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, "Kadınların hakları ne zaman tartışmaya açılsa, yargıda da cezasızlığın arttığını gözlemliyoruz" diyor.
Peş peşe yaşanan bu cinayetlerin 'tesadüfen gelişen münferit olaylar' olmadığını söyleyen Ataselim, özellikle son bir yıldır kamu otoritelerini, artan şiddet vakalarına karşı uyardıklarını söylüyor.
Ataselim, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması ve 6284 sayılı kanunun etkin bir biçimde uygulanmaması sebebiyle, toplumdaki cezasızlık algısının çok güçlendiğini belirtiyor.
"Toplumu çürüten şey, uygulanmayan yasalardır. Toplum kendiliğinden değil, toplumsal eşitliği sağlamayan siyasi iktidarın politikaları sonucu çürüdü. Kadınlar karakollara gidip şikayetçi oluyorlar, ısrarlı takip edildiklerini söylüyorlar ama dikkate alınmıyorlar. Bu ölümler göz göre göre geliyor. Vakaların sistematik olarak daha da artacağını öngörmek mümkün."
"Bakanlıkların sorumluluğu, yasaların etkin uygulanmasının takipçisi olmaktır. Erkekliği güçlendirmek, aileyi kutsamak değildir. Fakat bu yöndeki politikalar sonucu, erkekler artık kadınlara her şeyi yapabileceklerini düşünüyorlar. Çok büyük cesaret kazanmış durumdalar."
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasından sonra oluşan yasal boşluk sebebiyle, Türk Ceza Kanunu’na 6 aydan 2 yıla varan hapis cezası öngörülen “ısrarlı takip” suçu eklendi.
Ancak uzmanlara göre, bu suç genellikle hapis cezasıyla sonuçlanmadığı için, şiddete karşı caydırıcı etkisi eksik kalıyor.
6284 sayılı mevcut kanun kapsamında kadınlar, kendilerini takip eden kişiler hakkında uzaklaştırma kararı alabiliyor.
7
BBC Türkçe'ye konuşan Avukat Ceren Kalay Eken ise bu maddenin uygulanmasında da pek çok sorunla karşılaşıldığını ifade ediyor:
"Kadın karakola gidip şikayetçi oluyor ama şiddet uygulayan erkek bir kapıdan girip öbür kapıdan çıkıyor. Adalet gerçekleşmeyince hem o kadın bir daha şikayet etmiyor hem de adam katmerlenerek güçleniyor.
"Tehdit ve tacizlerine devam eden kişinin elektronik kelepçe ya da hapis gibi çok daha ciddi cezalarla karşılaşması, genelde hayat kurtarıyor. Uzaklaştırma kararı alınan 10 vakasının 7-8’inde, adamlar taciz etmeyi bırakıyor. Ama ısrarına devam ettiği durumda ciddi bir yaptırımla karşılaşmazsa, fail cesaret buluyor.”
“Bir vakada aile hakimi ısrarlı takip ihlalinde hapis kararı vermedi, o adam gidip kadını öldürdü, sonra aile mahkemesi hakimini emekli ettiler.”
8
Bianet erkek şiddeti metodolojisi :
bianet'in erkek şiddeti çetelesinde basına yansıyan ve sadece erkek şiddeti sonucu hayatını kaybeden kadınlara yer veriyoruz. Toplumsal cinsiyet temelli olmayan şiddet vakalarını ve cinayetleri çeteleye almıyoruz. Faili henüz belirlenememiş kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümlerini sene boyunca aylık çetelelere not ediyoruz ancak başlıktaki sayıya eklemiyoruz.Sene sonunda, çetelelerde yer alan bu faili belirlenememiş cinayetler ve şüpheli ölümlerin akıbetini araştırarak, zaman içinde aydınlatılan vakaları eğer toplumsal cinsiyet temelli ise çeteleye ekliyoruz. Ruhsal bozuklukları olan kişilerin işledikleri cinayetleri de çeteleye almıyoruz (Şizofreni hastalarının işlediği cinayetler gibi). İntihar ve intihara teşebbüs vakalarını sadece kadın geçmişinde şiddet/ sistematik şiddete maruz kaldıysa çeteleye dahil ediyoruz. Bu intihar vakalarına ayrı bir kategoride yer veriyoruz ve başlığa taşıdığımız sayıya dahil etmiyoruz. Ayrıca kadının doğrudan hedef olmadığı toplu cinayet haberlerini de, eğer tartışmaya sebep olan konu toplumsal cinsiyet temelli değilse çeteleye dahil etmiyoruz.
Çetelelerde yer alan meslek grupları, sadece şiddet olayının meslekle bağlantılı olduğu durumları kapsıyor. Örneğin, "Kadını, evinde, profesyonel asker olan kocası ateşli silahla öldürdü" gibi.Erkeklerin, çocuklara uyguladığı şiddeti de, şiddetin boyutlarının görünür olması açısından çeteleye ekliyoruz.
9
Meclis Başkanvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, kadına yönelik şiddet mağdurlarının kimlik ve adres gizliliği için adım attı.
Kadına yönelik şiddetin boyutunun "cinskırım" olarak nitelendirilecek seviyelere ulaşması ve kadın cinayetlerinde yaşanan artış üzerine Biçer Karaca, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öneren bir yasa teklifi sundu.
Teklif, şiddet mağduru kadınların kimlik ve adres bilgilerinin gizli tutulmasını öngörerek, mağdurların fail tarafından hedef alınmasını engellemeyi amaçlıyor. Karaca, teklifiyle, kadına yönelik şiddetin döngüsünü kırmayı ve kadınların güvenli bir şekilde yaşam hakkına sahip olmalarını sağlamayı hedefliyor.
Gülizar Biçer Karaca’nın sunduğu yasa teklifine göre, şiddet mağduru ve şikayetçi kadınların kolluk kuvvetlerine verdikleri ifadelerde ve soruşturma sürecinde kimlik ve adres bilgileri gizli tutulacak. Bu sayede kadınların şüpheli veya sanıktan gelebilecek tehlikelere karşı korunması amaçlanıyor. Ayrıca, kadınların korunması için yapılacak tebligatlar, Şiddet İzleme ve Önleme Merkezi (ŞÖNİM) üzerinden gerçekleştirilecek ve adres bilgileri mağdurun talebi üzerine gizli kalacak.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun ve bianet’in şiddet raporlarına dikkat çeken Biçer Karaca, kadın cinayetlerinin Ekim 2024’te tarihi bir zirveye ulaştığını belirtti.
Bu dönemde en az 48 kadın öldürüldü ve 23 kadın şüpheli ölümle hayatını kaybetti. Karaca, kadınların kendi hayatlarına dair aldıkları kararlar nedeniyle öldürülmesinin kabul edilemez olduğuna vurgu yaparak, "Şiddetin bahanesi olmaz, haklı şiddet yoktur. Şiddetin önlenebilmesi için işleyen ve mağduru koruyan bir mekanizma şarttır," dedi.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın hazırladığı "Kadınların Adalete Erişimi Raporu"na da atıfta bulunan yasa teklifinde, kadınların adalete erişim süreçlerinin gizlilik kararlarının uygulanmasında yaşanan aksaklıklar ve keyfi yaklaşımlar nedeniyle zorlaştığı vurgulanıyor. Gizlilik kararlarının çoğu zaman yasal merciler tarafından uygulanmaması, kadınların sosyal yardımlar gibi destek mekanizmalarına erişimlerinde sorun yaratıyor. Biçer Karaca, kadınların yaşadığı bu yıpratıcı süreçlerin mağdurları caydırdığına dikkat çekti.
Gizlen, Kaç, Saklan
Karaca, “Kadınlar, şiddet uygulayan erkeklerden saklanmak, gizlenmek, kaçmak zorunda kalmakta; hatta şiddetten uzaklaşmaya çalışırken hayatlarını kaybetmektedirler. Mağdur kadınların kimlik ve adres bilgilerinin açık olması onları açık hedef haline getirmektedir. Bu durum, şiddet döngüsünün kırılması için daha etkili bir yasal düzenleme yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır” dedi.
Karaca, koruma kararlarına rağmen hala kadınların hayatını kaybettiğini ve toplumda şiddetin önlenmesi için toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı daha güçlü politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti.
"Yasa yapıcıların, mağduru koruma temelli bir yaklaşımı benimsemesi toplumun tüm kesimleri için önemlidir" diyen Karaca, yasanın kabul edilmesi halinde şiddet mağduru kadınların daha etkili bir biçimde korunabileceğini vurguladı.
Yasa teklifi, şiddet mağduru kadınların kimlik bilgilerinin korunmasıyla toplumsal güvenin sağlanmasına ve adaletin işlemesine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Karaca'nın yasa teklifi, şiddet mağdurlarının güvenliği için önemli bir adım olarak görülüyor ve TBMM’de kabul edilmesi halinde, Türkiye'de kadınlara yönelik şiddetin azalmasına katkı sağlayabileceği öngörülüyor.
10
5 Kasım 2024 ABD başkanlık seçimi adayı Demokrat Partili Kamala Harris:
"Kürtaj en temel insan hakkıdır...Bir kadının kendi bedeni hakkında karar verememesi ahlaki değil; bu kararı hükümet değil, kişi kendisi vermelidir..."
Harris, 12-13 yaşındaki tecavüz mağdurlarının tercih hakkının ellerinden alınmasını eleştirdi:"Kendisine, vücuduna karşı suç işlenmiş bir kişinin kendi vücuduna dair karar alma hakkı olmalıdır. Karar alma hakkını elinden almak ahlaka aykırı olan budur."
İngiltere eski Başbakanı Boris Johnson İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth'in Donald Trump'ın eşiyle ilgili dedikodu yaptığını Kraliçe'nin Donald Trump'ın eşi Melania için
"Herhalde, belli ki Melania Knauss denilen zarif,cazibeli, asil kadın bu berbat, iğrenç , mendebur, nemrut, insan taslağı, kendine aşık, kibir anıtı adamla (Donald Trump) çok kârlı, çok kazançlı, çok cazip bir parasal ve diğer menfaat anlaşması, sözleşmesi yaptı ; aksi halde onu anında boşar ve terk ederdi...Trump eşini paraya boğmasaydı kadın anında kaçardı...Çünkü bir kadının katlanabileceği, dayanabileceği bir adam değil Donald Trump..."demiş...
Melania Trump ise Donald Trump'ın rakibi Kamala Harris'le aynı sözcükleri kullanarak aynen şöyle dedi:
"En temel kadın hakkı kürtajdır... Kadının kendi bedeniyle ne yapacağını belirleme yetkisi neden kadının kendisinden başkasına ait olsun ki? Bir kadının kendi yaşamı üzerindeki temel bireysel özgürlük hakkı, ona isterse hamileliğini sonlandırma yetkisi verir."
11
Evanjelik Hıristiyanlar ve Cumhuriyetçi partili ABD vatandaşları kadının kendi vücuduyla ilgili bağımsız kararlar veremeyeceğine inandıklarından kürtajın cinayet ve suç olduğunu ilan ederek ülke çapında kürtaj faaliyetlerine savaş açmışlardır...
İngiltere'de karınlarındaki çocuktan kurtulmak isteyen kadınlara bu konuda yardım eden kadın ebeler hapis cezası alırken, Fransa'da giyotinle idam edilen son kadın yasadışı kürtaj doktoru olarak faaliyet gösterdiğinden önce yakalanmış sonra da idam edilmiştir...
Fransız kadın Benoite Groult şöyle dedi:
"Arkadaşlarım vardı...Ben dahil dört, beş veya on kez kürtaj yaptırmış olanlarımız vardı..."
Benoit Groult 1940-1944 Fransasını şöyle anlattı...
"Çiftçi bir sevgilisi olan kadınların karnı doyardı ve onlar çok şanslıydı...Yumurta altından daha değerli bir nimetti...Tereyağ ve rosto dana eti kralların sofrasına layık yiyeceklerdi...Ülkede Alman işgalciler, onların sevgilileri ve çiftçiler hariç herkes 4 yıl boyunca açtı..."
Fransadaki Alman işgali döneminde (1940-1944 döneminde) 800 bin Fransız erkeği Alman fabrikalarında ve Almanyadaki tarlalarda,çiftliklerde köle işçi olarak çalıştırıldı...Çünkü Alman erkekleri cephelerde savaşıyordu...Alman kadınlarıyla Fransız erkekleri arasında bu dönemde cinsellik yaşandığı da oldu ve yakalananlar cezalandırıldı...Fransadaki Alman askerleriyse Fransız kadınlarıyla ilişkiye girdi ve bu ilişkilerden 200.000'den fazla çocuk dünyaya geldi...Fransız eşcinsel erkeklerin Alman askerleriyle ilişkiye girdiği vakalarda var...Fransadaki Alman işgalcileri ABD ve İngiliz ordusu buradan kovduğunda Almanlarla ilişkiye giren Mireille Balin gibi kadınları Fransızlar tecavüz ederek cezalandıracaktı...2000 Fransız kadın Almanlarla lişkiye girdiğinden dolayı idam edildi...20.000 Fransız kadın aynı suçtan saçları tümüyle kazınarak cezalandırıldı...