Costa Gavras'ın "Missing"i, Steven Soderbergh'in iki bölümlük "Che"si, Walter Salles imzalı "I'm Still Here-Ainda Estou Aqui-Hâlâ Buradayım"ı, Hector Babenco'nun "Kiss of the Spider Woman"ı, Francis Ford Coppola'nın "The Godfather Part II"si, Dollan Cannell'in "638 Ways to Kill Castro"su, Pablo Larrain'in "Neruda"sı, Santiago Mitre'nin "Argentina, 1985"i, Marco Bechis’in "Garage Olimpo- Olimpo Garajı", Luiz Puenzo’nun “La Historia Oficial-Resmi Tarih"i Güney Amerika halklarının nasıl sömürüldüğünü beyazperdede dürüstçe ve tüm çıplaklığıyla anlatabilen birkaç filmdir...

Marco Bechis’in “Olimpo Garajı / Garage Olimpo”su (1999), 1976-82 arasında Arjantin’de yaşanan askeri darbe sırasında kaçırılan insanlara yapılan işkenceleri, uçaktan Okyanus’a atılan tutukluları anlatan bir filmdir.

1985’te Los Angeles'ta "Konuşma dili İngilizce olmayan yılın En İyi Film Oscar Ödülü"nü kazanan Luiz Puenzo’nun “Resmi Tarih / La HistoriaOficial” adlı filmi , 50 bine yakın kişinin kaybolduğu Arjantin askeri darbe sırasında, bir lise öğretmeninin evlat edindiği kızın annesinin kim olduğunu araştırmasını ve tarihin resmi kayıtlarda yazıldığı gibi olmadığını anlamasını beyazperdeye yansıtır...

Brezilya filmi "I'm Still Here-Hâlâ Buradayım-Ainda Estou Aqui" konuşma dili İngilizce olmayan yılın en iyi filmi dalında 2 Mart 2025 Pazar gecesi Los Angeles'ta Oscar ödülü kazandı...Brezilya'da Portekizce konuşuluyor...

Brezilya filmi "I'm Still Here-Hâlâ Buradayım-Ainda Estou Aqui" yılın en iyi filmi, yılın en iyi konuşma dili İngilizce olmayan filmi ve yılın en iyi kadın oyuncusu (1965 doğumlu Fernanda Torres) dallarında Los Angeles'ta Oscar adaylığı elde etmişti...

1 milyon 480 bin dolara malolan film dünya çapında 30 milyon dolarlık hasılat elde etti...

"I'm Still Here-Hâlâ Buradayım-Ainda Estou Aqui" Venedik film festivalinde senaryo ödülünü elde etmişti...

1970-1971'in Rio de Janeiro'sına bir zaman yolculuğu yaptıran film, Stephen Kinzer, imzalı "Darbe: Hawaii'den Irak'a Amerika'nın Rejim Değişiklikleri Yüzyılı" adlı kitabı okuyanların çok yakından bildiği bir zaman dilimini, Brezilya'daki 1964-1985 askeri darbe döneminden bir kesiti konu alıyor...

Film, beş çocuk babası eski milletvekili Rubens Paiva'nın ordu tarafından tutuklanmasını ve 1971'de öldürülmesini konu alıyor...Paiva'nın eşi kocasının başına gelenleri araştırıyor...Kadın, ailesinin paramparça oluşuyla hayatını ve kendini baştan yaratmak zorunda kalıyor.

1929 Sao Paulo doğumlu Rubens Paiva'nın siyasi kariyeri, Ekim 1962'de Brezilya İşçi Partisi tarafından São Paulo eyaletinin milletvekili seçilmesiyle başladı...Şubat 1963'te göreve başladı ve hem Araştırma ve Sosyal Bilimler Enstitüsü'nün hem de Brezilya Demokratik Eylem Enstitüsü'nün faaliyetlerini incelemek üzere oluşturulan Kongre Komitesi'nin bir üyesi oldu...Paiva, Brezilya Temsilciler Meclisi’nde Kongre üyesi olarak ülkesindeki askeri diktatörlüğün uygulamalarına karşı çıkan bir inşaat mühendisi ve politikacıydı.

Kocasının ve askeri cunta döneminin kayıplarının akibetini 25 yıl boyunca soruşturan avukat Eunice Paiva ise (1929-2018) 86 yaşında vefat etti...

Bu rolü filmde anne- kız oyuncular canlandırıyor. Kayıp eşinin izini süren ve adalet isteyen eş rolünde anne-kız Fernanda Montenegro (1929) ve Fernanda Torres (1965) var...Eunice’nin gençlik yıllarını filmde Fernanda Torres, filmin final bölümündeki Alzheimer’li dönemini Fernanda Montenegro oynuyor. Brezilya sinemasının ve sahnesinin en ünlü kadın oyuncuları arasındaki, Walter Salles’in önceki filmlerinde de yer alan, Oscar adayı Fernanda Montenegro şu anda 95 yaşında...

Altın Ayı ve Altın Küre ödüllü filmi "Merkez İstasyonu" (Central Station) ile tanınan Walter Salles, Hâlâ Buradayım'ı Rubens'in bir trafik kazasından sonra felç olan oğlu Marcello Rubens Paiva’nın kitabından beyazperdeye uyarladı.

Walter Salles: “Kitabı okuduğumda derinden etkilendim. Benim için şahsi bir meseleydi. Çünkü bu aileyi tanıyordum.Paiva’ların çocukları benim arkadaşlarım...İnsanlar jeneriğin sonuna kadar sinema salonunda kalıyor ve sosyal medyada, bulundukları gösterim salonundaki deneyimin nasıl olduğunu yazıyorlar... Bu bir tür kültürel, sosyolojik politik fenomen haline geliyor. Bunu tahmin edemezdik. Ve bu bana edebiyatın, sinemanın, müziğin unutulmaya karşı inanılmaz araçlar olabileceğini düşündürdü."

W Magazine'in Genel Yayın Yönetmeni Sara Moonves, 2024'ün en iyileri arasında gösterdiği filme övgüler yağdırarak şöyle yazmıştı:

"Aylar önce izlediğimden beri bu film hakkında düşünüyorum. Başrol oyuncusu Fernanda Torres muhteşem ve filmi izledikten sonra ona performansından ne kadar etkilendiğimi söyleme heyecanını yaşadım. Film gibi onun da hak ettiği Altın Küre adaylığını almasına çok sevindim. Umarım bu ödül sezonunda daha pek çok ödül alırlar."

Brezilya'da, Ulusal Hakikat Komisyonu, askeri yönetim altında devlet tarafından sistematik olarak yasadışı tutuklamalar, işkenceler ve infaz yapıldığını açıkladı...Komisyon yayımlanan ve Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff'e iletilen raporunda ordudan, "ağır ihlallerdeki sorumluluğunu" kabul etmesini istedi...

Brezilya'da, 1964-1985 yılları arasındaki cunta döneminde 400'den fazla kişi öldü ya da kayboldu...Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff (1947) dahil birçok kişi de tutuklandı ve işkence gördü...Rapor iki yılda hazırlandı...Yedi üyeli komisyonu iki yıldan fazla bir süreyi 1946-1988 dönemindeki insan hakları ihlallerini araştırmakla geçirdi...Ana odak noktası ise askeri rejim dönemi oldu...Raporda, 377 kişi insan hakları ihlalleri sorumlusu olarak teşhis ediliyor...Bunlardan hala hayatta olan yaklaşık 100 kişinin mahkemeye teslim edilmesi gerektiği de söylendi...Komisyon Brezilya'da 1979 yılında çıkan af yasasının, işledikleri suçların ağırlığı nedeniyle, bu kişiler için geçerli olmadığını iddia ediyor...Yasa uyarınca işkenceyle suçlanan askeri yetkililer ve şiddetle suçlanan solcu gerillalar kovuşturmaya tabi tutulamıyor...Komisyon raporunda askeri yönetim altında öldürülen 434 kişi de sıralanıyor...Bu kişilerden 210'nunun cesetleri bulunamadı...

Komisyon, kurbanların sayısının muhtemelen daha da fazla olduğunu da bildirdi...Ama başka vakaların teyit edilemeyeceği zira çoğu tahrip edilmiş olan, ilgili güvenlik güçleri belgelerine erişilemediği belirtildi.

Amerika Birleşik Devletleri'nin sömürge haline getirdiği, Hitler Almanyasının tüm savaş suçlularının adaletten kaçmak için sığındığı Güney Amerikada Henry Kissinger gibi ABD yöneticileri Solcu, Sosyalist, Komünist avı düzenlediler.Bu kapsamda Salvador Allende, Pablo Neruda, Che Guevara CIA operasyonlarında öldürüldü...

Faşist diktatörler (Augusto Pinochet, Juan Peron) ve diğer askeri darbeciler (Brezilya 1964-1985; Şili 1973-1990; Arjantin 1976-1982) ülkelerini hem soyup soğana çevirdiler hem de ABD uydusu haline getirdiler...

Costa Gavras'ın "Missing"i, Steven Soderbergh'in iki bölümlük "Che"si, Walter Salles imzalı "I'm Still Here-Ainda Estou Aqui-Hâlâ Buradayım"ı, Hector Babenco'nun "Kiss of the Spider Woman"ı, Francis Ford Coppola'nın "The Godfather Part II"si, Dollan Cannell'in "638 Ways to Kill Castro"su, Pablo Larrain'in "Neruda"sı, Santiago Mitre'nin "Argentina, 1985"i, Marco Bechis’in "Garage Olimpo- Olimpo Garajı", Luiz Puenzo’nun “La Historia Oficial-Resmi Tarih"i Güney Amerika halklarının nasıl sömürüldüğünü beyazperdede dürüstçe anlatabilen birkaç filmdir...

ŞAH'IN BÜTÜN ADAMLARI

Stephen Kinzer

Okurların "Hilal ve Yıldız; İki Dünya Arasında Türkiye" adlı kitabından tanıdıkları Amerikalı gazeteci Stephen Kinzer bu kez, CIA'nın 1953'te İran'da kotardığı darbenin ibret verici ayrıntılarını gün ışığına çıkarıyor. Yoksul halkın seçtiği, demokrasiye ve anayasaya bağlı Musaddık'ın trajik öyküsünün yanı sıra, İngiltere ve ABD'nin dış politikalarının inşa süreçleri de bir casus romanı üslubuyla anlatılıyor.

Bunların ötesinde, Stephen Kinzer, bugün Ortadoğu'da hüküm süren ve ABD'nin terörist olarak adlandırdığı oluşumların kökenini yarım yüzyıl önceki İran'da arıyor. Ortadoğu'nun, İran'ın ve Batı'nın hem dününü hem de bugününü anlamak için temel bir kitap...

"Şah'ın Bütün Adamları: Bir Amerikan Darbesi ve Ortadoğu'da Terörün Kökenleri" adlı kitabında Amerikalı Stephen Kinzer CIA’nın 1953’te İran’da kotardığı darbenin ibret verici ayrıntılarını gün ışığına çıkarmıştı...

Yoksul halkın seçtiği, demokrasiye ve anayasaya bağlı Musaddık’ın trajik öyküsünün yanı sıra, İngiltere ve ABD’nin dış politikalarının inşa süreçleri de bu kitapta bir casus romanı üslûbuyla anlatılmıştı...Bu kitap ayrıca ABD'nin Afganistan ve Irak gibi ülkelerde ne tür faaliyetler yürüttüğü hakkında da fikir veriyordu...

DARBE: HAWAİİ'DEN IRAK'A AMERİKA'NIN REJİM DEĞİŞİKLİKLERİ YÜZYILI

Stephen Kinzer, "Darbe: Hawaii'den Irak'a Amerika'nın Rejim Değişiklikleri Yüzyılı" adlı kitabındaysa “Rejim değişikliği çabaları”nın Başkan George W. Bush’la başlamadığını konu aldı...

Bu çabalar yüz yılı aşkın bir süredir Amerikan dış politikasının ayrılmaz parçası olmuştu. Hawaii monarşisinin 1893’te alaşağı edilmesinin ardından, tüm 20. yüzyıl boyunca ABD'nin hoşuna gitmeyen yabancı ülke hükümetlerinin devrilmesine devam edildi...Amerika Birleşik Devletleri, kendi politik ve ekonomik hedeflerine engel olarak gördüğü hükümetleri hiç tereddüt etmeden yıktı geçti...

2003 Irak istilası en sonuncusu ama Amerika’nın bu tür operasyonlarının sonu değil. "Darbe"de Stephen Kinzer kralları, başkanları, başbakanları iktidardan devirmeyi kendine vazife edinen cüretkâr Amerikalı politikacıların, küstah ajanların, saldırgan komutanların ve paraya doymayan iş adamlarının hikâyesini anlatıyordu...

Amerika’nın uzun rejim değişikliği çağı Hawaii’de başlayıp Küba, Porto Riko ve Filipinler’in Amerikan idaresine geçmesi ile sonuçlanan İspanyol-Amerikan Savaşı’yla hızlandı. Amerika, ardından Nikaragua ve Honduras başkanlarının iktidardan devrildiği darbeleri hazırladı ve yönetti. Daha sonra başlayan Soğuk Savaş hesaplaşması, Amerika’nın tüm dünya olaylarına Sovyetler Birliği ile rekabet gözlüğünden bakmasına sebep oldu. Bu dönemde, Güney Vietnam başkanının katledilmesiyle, İran, Guatemala ve Şili’deki demokratik yönetimlerin iktidardan düşürülmeleriyle sonuçlanan örtülü operasyonlar düzenledi.

Son yıllarda, Grenada, Panama, Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi istila hareketleri rejim değişikliklerinin temel aracı haline geldi.

Stephen Kinzer "Darbe" adlı kitabında tüm bunları belgelemişti...

İran (1953), Türkiye (1960), Brezilya (1964), Türkiye (1971), Şili (1973), Arjantin (1976), Türkiye (1980) askeri darbelerinin arkasındaki itici güç / destek hep ABD'ydi...

Arjantin'de ABD destekli askeri darbe döneminde (1976-1983) cunta elemanlarının öldürttüğü masum insan sayısı 50 bine ulaşmıştı...

HİLAL VE YILDIZ: İKİ DÜNYA ARASINDA TÜRKİYE

"Stephen Kinzer dört yıl Türkiye´de yaşadıktan sonra bu parlak kitapla bize dışarıdan nasıl gözüktüğümüzü sevgi ve anlayışla gösteriyor. Bu çok rahat okunan kitap Türkiye´yi, imkânlarını ve dertlerini yeniden düşünmek, tartışmak için iyi bir fırsat..."` Orhan Pamuk

"Kinzer, kitap yazarı rolüne geçince, The New York Times muhabirlerinin efsanevi mesafeliliğini, nesnelliğini, soğukluğunu bırakmış. Tam tersine düşündüklerini açık açık söyleyen, taraf tutan, gerektiğinde sert eleştiri sözcükleri kullanan, ama sık sık sevgi parantezleri açan bir üslup seçmiş. Bu yaklaşımı ´Dost acı söyler´ atasözümüzle özetleyebiliriz.`"Haluk Şahin

"Amerikan New York Times gazetesinin eski Türkiye şefi Stephen Kinzer, Türkiye´nin dünyada hak ettiği yere gelemeyişini siyasi liderlerin beceriksizliğine bağladı. Hilâl ve Yıldız adlı büyük ilgi çeken bir kitap yazan Kinzer, Türkiye´nin bazı engelleri aşması halinde dünyanın en önemli ülkelerinden biri olacağını savundu.`"Doğan Uluç

"… gerek kişisel gerekse analitik olarak çok parlak … yakın zamanlarda bu konu hakkında yazılmış en iyi kitap."Richard D. Holbrooke

"Stephen Kinzer, Türkiye´nin siyasi gerçeklerinin köylerden ve kahvelerden dile getirilmesini sağlıyor. Bu sayfalarda sıradan insanların sesini duyuyorsunuz. İyi bir gazetecinin, okuyucusuna perspektif kazandırmak amacıyla o ülkenin tarihini ve kültürünü de ifade etmesinin gerekliliğini görüyorsunuz. Sonuç, tarihî bir dönüşüm geçiren öncü bir ulusun merak uyandıran portresi.`" Robert D. Kaplan